SIFIR (0) KM ALINAN ARAÇTA MEYDANA GELEN MOTOR PROBLEMİ HALİNDE ARACIN AYIPSIZ YENİSİ İLE DEĞİŞİMİNE KARAR VERİLMELİDİR

Otomotiv tüketicileri satın almış oldukları otomobillerde bazı diğer problemlerin yanındaaracın motorunda da bazı ciddi problemlerle karşılaşabilmektedirler. Bazı durumlarda  satıcı veya yetkili servis tarafında aracın motorunun komple değişimi teklif edilmekte bazende bu onay alınmadan dahi aracın motoru değiştirilebimektedir. 

Onay verilmeyen (rıza gösterilmeyen) motor değişimi şeklinde tamiratın dahi ayıplı aracın sorununu tüketicinin maldan beklediği fayda çerçevesinde gideremeyeceği, motor değişimi halinde dahi aslında tüketicinin maldan beklediği faydayı sağlayamayacağı açıktır.  

Tüketici motorunda ciddi sorunlar olan gizli ayıplı araç almak için -0- km yeni araç satın almamaktadır. Böyle araçların tamiri ile uğraşmak içinde yeni araç satın almamaktadır. Orijinal bir araç aldığında güvenerek -0- km yeni bir araç parası ödeyerek araç satın almaktadır . Gizli ayıplı araç satan satıcı ve dahi ithalatçı kanunen sorumlu olduğu ayıpsız misli ile değişim talebini yerine getirmek zorundadır. Güçsüz ve zayıf durumda olan tüketiciye "sen -0- km diye araç satın almışsın ama araç şansına ayıplı çıktı, o zaman gel tamir edelim veya parçaları değiştirelim, sen tamir edilmiş arabayı kullan" anlamına gelecek uygulama adilane olmayacaktır. Gizli ayıp çok küçük ve aracın görünmeyen bir yerinde bir çizik veya boya altı çok küçük bir toz kalması şeklinde olsa tüketiciye bedel indirimi ödenerek belki uyuşmazlık çözülebilir. Kaldı ki bu durumda dahi tüketici bunu kabule zorlanamaz. Ancak aracın en önemli parçalarının tamir edilmesi motorunun ve ya yarısının değişmesi yani aracın yarısının ayıplı oması durumunda değer kaybı zararı veya orijinalliğini yitireceği bir tamiratı tüketiciyi kabule zorlamak adilane bir çözüm olamayacaktır.  

 

Bir çok dosyamızda verilen kararlarda olduğu gibi aşağıda sunduğumuz Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.10.2019 tarih  2017/19-947 E. Ve 2019/999 KARAR Nolu kararında da aynı ilkelere yer verilmiştir. Kaldı ki HGK kararına konu olan olayda ayıbın giderildiği buna rağmen aracın ayıpsız misli ile değişimine karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir. 

 

"Görüldüğü üzere aracın “0” km olarak sahibine teslim edildikten sonra, ardı ardına gerçekleşen arızalar nedeniyle birçok parçasının tamamen değiştirildiği; yapılan onarımlar sonucu arızaların giderilmiş olduğu; ancak bu arızaların giderilmesi amacıyla aracın birçok parçası değiştirilip, böylece aracın orijinal hâlini kaybettiği gibi, motorun da tamamen demonte edilerek parçalarının değiştirilmesinin gizli ayıp niteliğinde bulunduğu, arızalar giderilse bile alıcının araca duyduğu güvenin sarsılması nedeniyle araçtan beklediği yararı, konforu ve perfonmansı sağlayamadığı, davacı tarafça değişiklik talebi iletilmesine karşın, davalı yanın bu istemi yerine getirmediği, alıcının değer düşüklüğüne ilişkin zararı giderilerek de olsa aracı bu şekilde kullanmaya zorlanamayacağı, araçtaki bu nitelikte arızaların giderilmesinin aracın gizli ayıplı olduğunu ve değiştirilmesi şartlarının gerçekleşmediğini göstermeyeceği belirgindir. Bu nedenle yeniden bilirkişi raporu alınması somut dosya bakımından yargılamaya bir katkı sağlamayacaktır.

....

Açıklanan tüm bu olgu ve yasal düzenlemeler, tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, dosyadaki tutanak ve kanıtlar karşısında; eldeki dava yönünden, aracın yenisi ile değiştirilmesini isteme koşulları gerçekleşmiştir. Mahkemece verilen direnme kararının gerekçesi, somut olaya uygun düşmemekle beraber sonuç olarak verilen kabul kararı yukarıda açıklanan gerekçelerle yerindedir."Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.10.2019 tarih  2017/19-947 E. Ve 2019/999 KARAR nolu kararın tamamı ektedir. 

 

Yargıtay 13.Hukuk Dairesi kararı da bu yöndedir: 

"Somut olayda davacı her ne kadar aracını arızanın neden kaynaklandığının tespiti için 'beyaz duman atma, su eksiltme, ısıtma bujisi ikaz verme' şikayetleri ile 14.05.2012 tarihinde servise bırakmış ise de sonrasında yapılan motor, turbo, EGR değişimlerine ve onarım hizmetlerine açık onay vermemiştir. Bu tür durumlarda servis tarafından bir tamir işlemi yapılmadan önce tüketicinin açık onayının alınması gereklidir. Arızanın neden kaynaklandığını bilmeyen araç sahibinin, aracı servise bırakması onarım istediği anlamına gelmez. Bu durumda Garanti Belgesi Uygulama Yönetmeliğinin yukarıda bahsedilen hükmü olayda uygulanamaz. O halde mahkemece, davacının davalıdan bedel iadesi talep edebileceği kabul edilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeler ile bedel iadesine ilişkin davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.  " Yargıtay 13.HD 1.62015 tarih 2014/9468 E. 2015/17463 Sayılı ilamı .

 

Yine bir başka karar da aynı yöndedir: 

"Davacı, dava konusu aracın gizli ayıplı olduğu gerekçesiyle misli ile değişimine bunun mümkün olmaması halinde ise sözleşmenin iptali ile araç için ödenen bedelin iadesine karar verilmesini talep etmiştir. Bu şekilde terditli olarak taleplerini ileten davacının öncelikli talebi dava konusu ayıplı ürünün misli ile değişimi yönünde olup; İİK'nun 24/4. maddesinde, "taşınır malın değeri ilamda yazılı olmadığı veya ihtilaflı bulunduğu takdirde, icra müdürü tarafından haczin yapıldığı tarihteki rayice göre takdir edilir." hükmünün varlığı karşısında dava konusu otomobilin mislinin stoklarda bulunmaması davacının terditli taleplerinden öncelikli olanın hüküm altına alınmasına engel teşkil etmemektedir. İlk derece mahkemesince de bu husus nazara alınarak doğru bir şekilde hüküm kurulmuş olup, bu husus nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 30.06.2020 tarihli 2017/9123 E.  ,  2020/5506 K Sayılı karar

 

 

 Bunun dışında Yargıtay Hukuk Genel Kuırulunun yine çok yeni bir kararında davacının aracının ayıpsız misli ile değiştirilmesine karar veren direnme kararı onanmıştır: 

 

"Gerçekten de tüketici, satın aldığı aracın sıfır kilometre araçlardan haklı olarak bekleneceği üzere, hasarsız olduğu düşüncesi ile sözleşmeyi imzalamış ve bu niteliğe göre bedelini ödemiştir. Ne var ki araç satış öncesi aşamada hasar görmesi yahut kusurlu imal edilmesi nedeniyle işlem görmüş ve bilirkişi tarafından da tespit edildiği üzere renk farklılığı olmaması için bagaj kapağına da boya taşırılarak ve boyanın orijinalliği bozularak kusurlu onarımlarla ayıp gizlenmek istenmiştir. Oysa 4077 sayılı Kanun’un 4. maddesinin altıcı fıkrasının birinci cümlesi gereği, satışa ayıplı şekilde sunulan malda bu yöne ilişkin bir açıklama ve uyarının bulunması zorunludur. Gerek ayıbın açıklanan bu mahiyeti gerekse kusurlu onarımlarla kendisinden gizlenen ayıbın satımdan çok kısa bir süre sonra ortaya çıkması ve hemen akabinde tüketicinin hakkını elde edebilmek için tüm yasal yolları takip etmesi göz önünde bulundurulduğunda somut olay bakımından malın ayıpsız misli ile değişimine karar verilmesinin hukuka uygun olduğu sonucuna varılmıştır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23.09.2020 tarihli 2017/633 E.  ,  2020/663 K. Sayılı kararı )

 

 

6520 Sayılı Kanunu 12/3 maddesinde belirtildiği üzere "Ayıp, ağır kusur ya da hile ile gizlenmişse zamanaşımı hükümleri uygulanmaz." Dosyamızda aynen Yargıtay kararlarında da açıklandığı şekilde ağır kusur ve hile ile ayıbın gizlendiği açıktır. Servislerin tüketiciyi sonuç alınamayan tamirlerle oyalaması ve arızanın belli aralıklarla tekrarlaması karşısında davada zamanaşımı varlığından da söz edilemez : 

 

Yetkili servis eli ile yapılan incelemede ayıplı aracın gizli ayıplı olduğunu gizlenmiş ise zamanaşımından yararlanılamaz. 

Ayıplı malda ayıbın ağır kusur ve hile ile gizlenip gizlenmediği olgusu hukuki bir değerlendirmedir.  Yargıtay Hukuk Genel Kurulu bu değerlendirmeyi bir kararında son derece açık olarak yapmış ve ağır kusur ve hileyi tanımlamıştır. 

Bununla birlikte sürekli olarak arıza yapan bir ürün ile ilgili olarak da üründe gizli ayıbın varlığı veya satıcı ağır kusurlu kabul edilebileceği için yine süreden bahsetmek mümkün olmayacaktır. 

Konu ile ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulu  23.05.2019 Tarih ve E. 2017/563 K. 2019/605 sy kararında;

 “Nitekim yürürlük tarihi itibariyle somut uyuşmazlıkta uygulanması gereken 4077 sayılı TKHK’nın tüketicinin ayıp nedeniyle sahip olduğu seçimlik haklara ilişkin zamanaşımı süresini öngören 4/4. maddesi şu şekildedir:

Bu madde ile ayıba karşı sorumlu tutulanlar, ayıba karşı daha uzun bir süre ile sorumluluk üstlenmemişlerse, ayıplı maldan sorumluluk, ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile malın tüketiciye teslimi tarihinden itibaren iki yıllık zamanaşımına tabidir…

Ancak, satılan malın ayıbı, tüketiciden satıcının ağır kusuru veya hile ile gizlenmişse zamanaşımı süresinden yararlanılamaz.

Davacı davalı firmadan satın aldığı buzdolabının soğutma işlevini yerine getirememesi nedeniyle 2009 yılında bir, 2010 yılında bir, 2011 yılında ise iki kez yetkili servislere başvurmuş, en son 2012 yılında yine aynı sorunun giderilememesi üzerine malı teslim almak istemeyerek davalıya gönderdiği ihtarname ile zararının giderilmesini talep etmiştir. Davalı satıcı sattığı ürünün onarımını yetkili servisler eliyle yürütmekte olup davacının tüm başvurularına rağmen arızanın giderilemediği dosya kapsamı ile sabit olduğundan somut olayda üretimden kaynaklı gizli ayıp mahiyetindeki arıza yönünden davalı satıcının ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekir.” (Kararın tamamı ektedir. )

 

 

Araçta üretim veya satımdan önce mevcut olan bir gizli ayıp var ise, Yargıtay’ın istikrarlı kararlarına göre, satıcı ağır kusurlu kabul edilmektedir.

 

Bu durumda, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 12/3 maddesinde geçen “Ayıp, ağır kusur ya da hile ile gizlenmişse zamanaşımı hükümleri uygulanmaz.” hükmüne göre, üretici veya ithalatçı, zaman aşımı savunmasından faydalanamayacaktır. Kaldı ki ayrıca Türk Borçlar Kanunu 231/2. maddesinde de “Satıcı, satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu ise, iki yıllık zamanaşımı süresinden yararlanamaz.” hükmü mevcuttur.

 

 

 

Sonuç olarak yukarıda açıklanan durumlarda motor, şanzıman, debriyaj gibi ayıpla malul araçlarda aracın gizli ayıplı olarak satıldığı durumlarda ayıpsız misli ile değiştirilmesi (ayıpsız yenisi ile ) gerekmektedir. 

 

Av.Yusuf AYIK

 

 

 

 

 

 

ÖRNEK MAHKEME KARARI


                           T.C.                                                                                              e-imzalıdır

                   İSTANBUL

      BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

          18. HUKUK DAİRESİ



DOSYA NO: 2019/2267 

KARAR NO: 2022/902                                                TÜRK  MİLLETİ  ADINA     

           BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI



 


İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. TÜKETİCİ MAHKEMESİ

TARİHİ: 23/05/2019

NUMARASI: 2018/719 Esas, 2019/396 Karar 

DAVACI: N.A-     

VEKİLİ: Av. YUSUF AYIK - Halaskargazi Cad. Küçük Bahçe Sk. No:29 Topdemir İş Merkezi D:18-19 34360 Şişli/ İSTANBUL

DAVALI: 1 -H. OTOMOTİV Y. VE PAZ.A.Ş - 

  VEKİLİ: Av. A.Y  

DAVALI: 2 -M... ANONİM ŞİRKETİ   

VEKİLİ: Av. AT

İHBAR OLUNAN: 1 -M. OTOMOTİV TİCARET VE SANAYİ ANONİM ŞİRKETİ - 

VEKİLİ: Av. ABDULLAH PEHLİVAN - İstanbul Dünya Ticaret Merkezi A-3 Blok K:16 No:461 Yeşilköy Bakırköy/İSTANBUL

İHBAR OLUNAN: 2 -N... MOTORLU ARAÇLAR LİMİTED ŞİRKETİ     

DAVANIN KONUSU: Ayıplı Aracın Ayıpsız Misli ile Değişimi ve Tazminat 

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

KARAR TARİHİ:  06/04/2022

KARARIN YAZILDIĞI  TARİH :  11/04/2022                 


Taraflar arasındaki ayıplı aracın ayıpsız misli ile değişimi ve tazminat davasın verilen karara karşı taraf vekillerince süresinde istinaf yoluna başvurulduğundan, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmalı yapılmasına gerek görülmediğinden, dosyanın tevdi edildiği Dairemiz Üye Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra, yapılan müzakerede de ön inceleme ve usule ilişkin eksikliğin bulunmadığının anlaşılması üzerine, işin esasına geçilmek suretiyle dosya üzerinden heyetçe yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda;                 

GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 06.08.2017 tarihinde davalı yetkili bayiden müvekkili davacının satın aldığı M.... model ve marka sıfır aracın, satıştan  4 ay sonra "motor arızası işareti" verdiğini, yetkili bayide bazı müdaheleler ve tamiratlar  yapılarak aracın teslim edildiğini; aracın 15000 km bakımı yapılırken yine araçtaki motor ve diğer şikayetler nedeniyle servis fişi altına alınarak arızanın kullanım kaynaklı olmadığı belirlenerek 23.01.2018 tarihli iş emri ile "turbo şarj borusu ve turbo şarj hava değişim/onarım" işleminin yapıldığını; 26.06.2018 tarihinde "manevra /direksiyon arıza" işareti verdiğini, direksiyonun kilitlenerek aracın yolda kaldığını, yetkili servis tarafından yazılım yüklenerek aracın müvekkiline teslim edildiğini; 25.09.2018 tarihinde aynı arızanın tekrarladığını, direksiyonun kilitlendiğini, aracın çekici yardımı ile servise götürüldüğünü, araçtaki arızanın direksiyon sisteminden kaynaklandığını ve tüm direksiyon sisteminin değişmesi gerektiğinin bildirildiğini, bunun üzerine distribütör ve satıcı firma ile yaptığı görüşmelerde aracın değişimini talep edilmişse de bu talebin reddedildiğini, hatta arızanın kullanım kaynaklı olduğu garanti kapsamında tamir edilemeyeceğinin bildirilerek tamir ücretini ödenmesinin istendiğini, ihtirazi kayıtla ödeme yapıldığı ve 05.10.2018 tarihinde aracı teslim alındığını, araçtaki problemlerin giderilemediğini, şu anda bir hata vermese dahi her an tekrar yolda kalılanabileceğini, aracın orjinalliğini yitirmiş olması nedeniyle araca olan güvenin kalmadığını, araçtaki arızanın gizli ayıp niteliğinde olduğunu ileri sürerek, aracın misli ile değiştirilmesi ve tahsil edilen 26.600,27 TL onarım masrafının tahsiline; mümkün olmaması halinde 26.600,27 TL lik onarım masrafı ile birlikte şimdilik 10.000 TL değer kaybına ilişkin taleplerinin ödeme ve dava tarihlerinden itibaren işleyecek avans faizi ile hüküm altına alınması talep ve dava olunmuştur.                                                   

Davalı M.... A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; araçtaki arıza bilgilerinin davacı tüketiciden ağır kusur ve hile ile gizlendiği iddiasının gerçek dışı olduğunu, dava konusu aracın servise bakım için başvurduğunu araçta herhangi bir arıza bulunduğu vs yönünde bir başvurunun sözkonusu olmadığını, aracın 23.01.2018 tarihinde 15.000 km bakımı için yetkili servise bırakıldığını, her ne kadar " diğer şikayet nedeni ile servis fişi altına aracın arızasının kullanım kaynaklı olmadığı " şeklindeki ifadenin hatalı olduğunu, zira dava konusu aracın servise bakım için başvurduğunu, 26.06.2018 tarihinde N. ... AŞ'ye  manvera yardım ikazı yanıyor şikayeti ile giriş yaptığını, şikayetin garantiden giderilerek aracın sorunsuz olarak davacıya teslim edildiğini,  03.09.2018 tarihinde M ... Aş ye  "araç ön kısmından çukura düşmüş, hasar tespit onarım" şikayeti ile başvurulduğunu, dolayısıyla dava konusu aracın hasarlı olduğunu, 25.09.2018 tarihinde direksiyonda serleşme oluşyor şikayeti ile M.. Aş ye başvurulduğunu, sunulan fotoğraflarda da görüldüğü üzere jantlarda oluşan darbelerin aracın kullanımı sırasında kaldırıma çıkartılması sonucu oluştuğunun servis tarafından değerlendirildiğini, kullanıma bağlı olarak oluşmuş olan arızanın garanti kapsamında sayılamayacağını, belirtilen şikayetlerin tamamen birbirinden farklı şikayetler olduğunu, kanunun emredici hükümlerine göre verilen garanti ayıba karşı tekeffül müessesini ortadan kaldıracak nitelikte, her şikayet ve arızanın aracın değiştirilmesi veya bedelin iadesine sebep olacak nitelikte olduğunun düşünmenin hukuka ve hakkaniyet ilkelerine aykırı olduğunu, araçta maldan yararlanmayı önemli ölçüde azaltacak ya da ortadan kaldıracak imalattan kaynaklı herhangi bir ayıp sözkonusu olmadığını, davacının onarım seçimlik hakkını kullanmış olup şikayetin giderildiğini, dava konusu aracın sahibinin kullanımına bağlı hasarlı araç olup olmadığının araştırılması taleplerinin olduğunu, hal ve şartların sözleşmeden dönmeyi haklı göstermiyorsa da hakim kullanılan dönme hakkının yerine sadece bedel indirimine hükmedebileceğini, avans faizi talebinin mümkün olmadığını, değer kaybına ilişkin talebin hukuken mümkün olmadığını beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.  

Davalı H... AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; araçta imalat ve üretimden kaynaklı bir kusur bulunmadığını, aracın ayıpsız bir şekilde davacıya teslim edildiğini, aracın H .. Otomotivin yetkili servisine getirilmemesi nedeniyle varsa servis hatasının aracın teslim edildiği ve onarımına izin verilen servislerden zararın talep edilmesi gerektiği, aracın servise getirilerek garanti kapsamında onarımlarının yapıldığını, araç değişimine karar verilebilmesi için araçta imalat hatası bulunması ve bu arızanın esaslı olması ve gidirelebilir mahiyette olmaması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesince; "direksiyon kutusu arıza onarım bedeli toplam 26.600,27 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen alınıp davacıya verilmesine" karar verilmiş; bu karar taraflarca istinaf edilmiştir.

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu aracın müvekkili tarafından servise bırakıldığını ancak davalılar ve yetkili servisleri tarafından müvekkilinin onayı dışında tamir edilerek tamir masraflarının tahsil edildiğini, müvekilinin aracın değişimine dair talep haklarını saklı tutarak ve bu konudaki şerhi araç teslim tutanağı altına yazarak aracın teslim alındığını, mahkemece belirlenen tamir masrafları araç değerine oranla önemsiz bir miktar olmayıp misli ile değişim kararı verilmesi gerektiğini, müvekkilin önemli bir bedel ödeyerek ve güvenilir olduğunu düşünerek aracı 0 km aldığını, oluşan arızalar nedeniyle araçtan beklenen faydanın sağlanamadığını, misli ile değişime yönelik karar verilmesi gerektiğini, bir taraf için ticari olan iş diğer taraf için de ticari olacağından avans faizine hükmedilmesi gerektiğini ve faizin de ödeme tarihinden itibaren iade edilmesi gerektiğini beyan ederek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, öncelikli talep doğrultusunda aracın ayıpsız misli ile değişimine ve tamir masraflarının tahsili yönünde karar verilmesi, mümkün değilse davanın kabulü ile araç tamir masraflarının yasal faizi ile değil avans faizi ile ödeme tarihinden itibaren müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı H..  Otomotiv vekili istinaf dilekçesinde özetle; söz konusu arıza nedeniyle  imalat/üretim hatası bulunduğuna dair varılan hükmün hatalı olduğunu, bilirkişi raporuna yaptıkları itiraza itibar edilmediğini, araç üzerinde üstün körü bir inceleme yapıldığını, araç üzerinde yapılan hiçbir teknik inceleme verisi bulunmadığını, bilirkişilerin servis kayıtları, formlar vs belgeri incelenmek suretiye kanaate vardıklarını, rapor bu haliyle hükme esas alınamayacağını, aracın aslına uygun onarım yapılmadan tüketiciye teslim edildiyse olayda servis hatasının bulunup bulunmadığı ayrı bir konu olduğunu, aracın ayıpsız kusursuz bir şekilde davacıya teslim edildiğini,  direksiyon kutusu arızasının davacının kötü kullanımı nedeniyle meydana geldiğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı M .. A.Ş vekili istinaf dilekçesinde dilekçesinde özetle; dava konusu aracın 23.01.2018 tarihinde 15.000 km bakımı için yetkili servise bırakıldığını ve  aracın bakım işlemlerinin yapıldığını, 26.06.2018 tarihinde N... Motorlu Araçlar Türk AŞ'ye  "manvera yardım ikazı yanıyor" şikayeti ile giriş yaptığını, şikayetin garantiden giderilerek aracın sorunsuz olarak davacıya teslim edildiğini;  03.09.2018 tarihinde M.. Ticaret Türk AŞ'ye  "araç ön kısmından çukura düşmüş, hasar tespit onarım" şikayeti ile başvurulduğunu, dolayısıyla dava konusu aracın hasarlı olduğunu; 25.09.2018 tarihinde "direksiyonda serleşme"  şikayeti ile M... Ticaret Türk AŞ'ye başvurulduğunu, sunulan fotoğraflarda da görüldüğü üzere jantlarda oluşan darbelerin aracın kullanımı sırasında kaldırıma çıkartılması sonucu oluştuğunun servis tarafından değerlendirildiğini, kullanıma bağlı olarak oluşmuş olan arızanın garanti kapsamında sayılamayacağını, belirtilen şikayetlerin tamamen birbirinden farklı şikayetler olduğunu, bilirkişi raporundaki servis tarafından direksiyondaki arızanın kök nedeni tespit edilmeden ve de tekrar soketin takılarak çalıştığının görülmesi üzerine müşteriye teslim edildiği tespit edilmiştir şeklindeki değerlendirme mezkur araçla ilgili servis işlemlerini yapmış olan servisin sorumluluğunu doğuracağından herhangi bir servis hizmeti vermeyen ithalatçı müvekkil şirketin sorumlu tutulmuş olmasının hatalı olduğunu, davacının şikayetinin üretim kaynaklı bir arızadan kaynaklanmadığından imalatçının/ithalatçının sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, bilirkişi tarafından arızanın servis kusurundan kaynaklanıp kaynaklamadığının tespitinin gerektiğini, bilirkişi raporundaki üretim hatasına ilişkin görüşün hiçbir teknik veriye dayanmadığını, servis kayıtlarındaki işlemlerin nitelikleri ve aracın kullanımına engelleyen bir durum olmadığı hususlarının gözardı edildiğini, bilirkişi raporunda dava konusu aracın kullanıma bağlı hasara uğradığının belirtildiği ancak bu hasarın araçta yaratmış olduğu değer kaybı ile ilgili herhangi bir değerlendirme yapılmadığını, dava konusu aracın sahibinin kullanımı sırasında trafik kazasına karşımış hasarlı bir araç olduğu hususu bilirkişiler tarafından tespit edildiğini, bu kaza nedeniyle araçta oluşan değer kaybı yönünden bir değerlendirme yapılmadığını, dava konusu aracın kullanımı sırasında meydana gelen kaza sonucunda aracın hasarlanmasının kullanıcı kaynaklı olduğunu, ek raporun da aynı gerekçe ile yetersiz olduğunu, itirazları karşılar nitelikte olmadığını belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Dava, ayıplı araç satışından kaynaklı misli ile değişim talebinin yanı sıra aracın onarımı için yapılan masrafların tahsili; mümkün olmaması halinde ise onarım masrafları ile birlikte araçtaki değer kaybı belirlenerek bunun tahsili isteklerine ilişkindir.

Davacı, davalı şirketten satın aldığı aracın ayıplı olduğu ve bu ayıbın üretimden kaynaklı olduğuni ileri sürmüş; davalılar ise ayıp iddialarının doğru olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

İlk derece mahkemesince taraf delilleri toplanmış, araç satış sözleşmesi ve aracın servis formları ve araçta tamire ilişkin kayıt ve belgeler getirtilip alınan bilirkişi kök ve ek  raporlar gözetilerek,  dava konusu araçta üretim ve imalat kaynaklı ayıbın bulunduğu, davacının araçtan beklenen faydayı sağlayamadığı, direksiyon kutusundaki parçanın onarımının değer kaybı oluşturmayacağı, aracın ücretsiz değişimini gerektirecek ölçüde araçta hasar oluşmadığı gerekçesi ile davacının aracın onarımı için yapmış olduğu  26.600,27 TL masrafın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile tahsiline karar verilmiştir.

Dava konusu aracın  06.08.2017 tarihinde 152.078,60 TL bedelle davacı tarafından sıfır (0) km olarak satın alındığı, davalı H.. Otomotiv'in aracın satıcısı, diğer davalı şirketin ise aracın üretisici/ithalatçısı olduğu anlaşılmaktadır.  

23.01.2018 tarihinde 15.760 km'de, 30.04.2018 tarihinde 24.210 km'de, 26.06.2018 tarihinde 30.400 km'de, 16.07.2018 tarihide 32.069 km'de, 03.09.2018 tarihinde 41.355 km'de, 05.10.2018 tarihinde 41.356 km'de, 21.12.2018 tarihinde 49.101 km'de araca servis tarafından bir takım iş ve işlemler yapıldığı; davacının 05.10.2018 tarihli işlem nedeniyle yapılan" direksiyon dişli kutusu, yürür aksam ölçümü, hidrolik direksiyon sökülmesi ve takılması, çekici ücreti" olmak üzere ihtirazi kayıt koymak suretiyle toplam 26.600,27 TL ödeme yaptığı anlaşılmaktadır.

Somut olayda, öncelikle araçta üretimden kaynaklı gizli ayıp bulunup bulunmadığı tespit edilerek, aracın misli ile değiştirilmesi şartlarının oluşup oluşmadığı, bu mümkün değil ise araçta bir değer kaybının oluşup oluşmadığı ile "ücretsiz onarım hakkı" nedeniyle buna ilişkin yapılan masraflarının iadesinin mümkün olup olmadığının açıklığa kavuşturulması gereklidir.

6502 sayılı Yasa'nın 11/1.maddesinde, malın ayıplı olması durumunda tüketicinin seçimlik hakları düzenlenmiştir. Bu seçimlik haklarda tüketici; bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. Tüketici seçimlik haklarından herhangi birisini kullanabilecektir. Ne var ki, tüketici bu hakkını kullanırken objektif iyiniyet kuralları içerisinde hareket etmek zorundadır.6502 sayılı Yasa 11/3. maddesinde “Ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiştirilmesinin satıcı için orantısız güçlükleri beraberinde getirecek olması hâlinde tüketici, sözleşmeden dönme veya ayıp oranında bedelden indirim haklarından birini kullanabilir. Orantısızlığın tayininde malın ayıpsız değeri, ayıbın önemi ve diğer seçimlik haklara başvurmanın tüketici açısından sorun teşkil edip etmeyeceği gibi hususlar dikkate alınır.” düzenlemesi mevcuttur. Yine aynı Yasa'nın 83/1. maddesi ile Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda hüküm bulunmayan hâllerde genel hükümlerin uygulanacağı düzenlemesi yapılmıştır. Görüleceği üzere yasa koyucu, 11. maddenin birinci fıkrası ile tüketicinin seçimlik haklarını sıralama yoluyla düzenlemiş, bu seçimlik haklardan “ücretsiz onarım” ve “malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi” seçimlik haklarının kullanılması halinde karşı taraf için hakkaniyete aykırı olarak orantısız güçlüklerin ortaya çıkması halini ise tüketici insiyatifinde olan seçim hakkının bir istisnası olarak aynı maddenin üçüncü fıkrasında hüküm altına almıştır.

Bu düzenleme ile aynı mahiyette olan bir düzenlemeye de 6098 sayılı TBK’nın 227/3. maddesinde yer verilmiş olup, buna göre, “Alıcının, sözleşmeden dönme hakkını kullanması hâlinde, durum bunu haklı göstermiyorsa hâkim, satılanın onarılmasına veya satış bedelinin indirilmesine karar verebilir.” Her iki düzenlemede esas olarak kullanılan seçimlik hakkın ortaya çıkaracağı sonucun karşı taraf için orantısızlık yaratması ve durumun bunu haklı göstermemesi gibi özünde Türk Hukuk sisteminin temelini oluşturan hakkaniyet ilkesine dayanmakta olup; somut olayın yapısı ve bu ilkenin uygulanırlığı noktasında takdir hakkını da hakime yüklemiştir.  (Yargıtay 13.HD'nin 2018/929 Esas-2020/2698 Karar sayılı, 20/03/2018 gün ve 2018/3387 Esas-2020/5467 Karar sayılı  ilamları)

İlk derece mahkemesince araç başında yapılan keşif sonrası, konusunda uzman Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Fakültesi öğretim üyelerinden teşekkel bilirkişi heyetinden alınan 22.09.2019 tarihli raporda "Davaya konu aracın servis geçmişi incelendiğinde; 26.06.2018 tarihli servis evrakı ve eklerinden anlaşılacağı üzere, aracın gösterge panelinde manevra ikazı ışığı yandığı ve de aracın çekici marifetiyle 30.400 km'deyken yetkili servise götürüldüğü tespit edilmiştir. Garanti formunda ise, araca acil servis hizmetinin uygulandığı ve de direksiyonun ağır olduğunun görülerek çekici ile servise getirildiği, aracın kumanda kutusunu tanımadığının görüldüğü ve manuel olarak da kumanda kutusuna bağlanılamadığı, direksiyon geriliminin ölçüldüğü ve de hattın kontrol edildiği ve de problem görülmediği, ardından direksiyon soketinin takıldığı ve çalıştığının görülmesi üzerine, test sürüşüne çıkıldığı tespit edilmiştir. Ancak, servis tarafından direksiyondaki arızanın kök nedeninin tespit edilmeden ve de tekrar soketin takılarak çalıştığının görülmesi üzerine müşteriye teslim edildiği tespit edilmiştir. Ş. A. 'ın Hasar Servis Müdürlüğü'ne yazmış olduğu beyanda, 31/08/2008 tarihinde saat 22:30 esnasında yol üzerindeki hafif bir çukura girmesi sonucunda jant ve motor korumasının hasar gördüğü, bir süre sonra aracına manevra arıza ikaz ışığı yanarak direksiyon simidinin dönmediğini ifade etmiştir. Diğer taraftan, tahkikat evrakına ibraz edilen servis formları ve ekspertiz raporu beraber değerlendirildiğinde, davaya konu aracın 31/08/2018 tarihli olayda, yalnızca direksiyon kutusunun arıza yapması ve dier aksamlarının meydana gelen olayda hasar görmemiş olması, davaya konu direksiyon kutusu arızasının zaten halihazırda mevcut olduğu kanaati heyetimizce oluşmuştur. Zira, davaya konu aracın yalnızca direksiyon kutusunun arızalanarak, çukura girmeden dolayı rot kolları, rotiler, salınacak ve süspansiyon sisteminin herhangi bir ciddi hasar almaması ve değişmemesi, davaya konu arızanın zaten halihazırda araçta mevcut olana ve aslına uygun onarım gerçekleştirilmeden tüketiciye teslim edilen aracın direksiyon kutusu kaynaklı meydana geldiği, dolayısıyla davaya konu aracın Ayıplı Mal olarak değerlendirilmesi gerektiği, davaya konu direksiyon kutusu arızasının onarım bedelinin 05/10/2018 tarihli e faturadan da anlaşılacağı üzere 26.600,27 TL tuttuğu ve bu meblağın tüketici tarafından ödendiği tespit edilmiştir." görüş ve kanaatine varılmıştır.

İtiraz üzerine aldırılan 24.04.2019 tarihli ek raporda "...davaya konu araçta yalnızca direksiyon kutusunun çukura girmeden dolayı arızalanarak rot kolları, rotiller, salıncaklar ve taşıt askı sistemlerinin hasar almamasının davaya konu araçta üretim ve imalat kaynaklı ayıbın mevcut olduğunu gösterdiğini ve ayıplı mal olarak değerlendirilmesi gerektiği ancak davaya konu direksiyon kutusu arızasının onarımının gerek 01/06/2015 tarihli Hazine Müşteşarlığının hesaplama yöntemine gerek SED'e göre gerekse de yerleşik içtihatlarca belirlenen reel değer kaybına göre, sökülebilir, takılabilir dışarıdan görünmeyen direksiyon kutusu gibi bir parçanın onarımının değer kaybı oluşturmayacağı..." görüş ve kanaatine varılmıştır.

Somut olay ele alındığında; Dava konusu aracın sıfır kilometre olarak  06.08.2017 tarihinde 152.078,60 TL bedelle satın alınmasını mütekaip, 1 - 1,5 yıllık süre içerisinde değişik tarihlerde benzer şikayetlerle servise götürülmüş olduğu, bazılarında yolda kalarak çekici marifetiyle servise götürelebildiği, son olarak " direksiyon dişli kutusu, yürür aksam ölçümü, hidrolik direksiyon sökülmesi ve takılması, çekici ücreti " olarak 26.600,27 TL tahsilat yapıldığı, araçta yapılan direksiyon dişli kutusunun değiştirilmesi işleminin araçta beklenen faydayı azaltarak, davacı tüketicinin araca olan güveninin azalmasına yol açtığı, alınan bu miktar araç bedeli olan 152.078,60 TL ile oranlandığında azımsanamayacak bir oranın ortaya çıkacağı, davacının onarım bedeline ilişkin tahsilat yaparken " ihtirazi kayıt " düştüğü, bu hususlar birlikte ele alındığında  TKHK'nun 11/3 maddesinde hüküm altına alınan "misli ile değişim" seçimlik hakkın kullanımının yasal şartlarının oluştuğu, bu halde davacıdan tahsil edilen onarım bedelinin davalılar tacir oldukları gözetilerek avans faizi ile hüküm altına alınması gerektiği anlaşılmaktadır. Davacı istinaf talebinde haklıdır. 

Bu itibarla; davalıların istinaf taleplerinin reddine, davacının istinaf talebinin kabulü ile  HMK m.353/1-b-2 gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dava konusu aracın seçimlik haklar kullanılmasına rağmen üretimden kaynaklı gizli ayıp mevcudiyeti ve tekrarı nedeniyle misli ile değişim talebinin kabulüne, dava konusu aynı özellik ve vasıflardaki aracın davalılardan alınarak davacıya verilmesine, davacının elindeki ayıplı aracın davalıya teslimine, davacıdan alınan 26.600,27 TL onarım bedelinin davalılardan avans faizi ile birlikte alınarak davacıya verilmesine, karar verilmesi sonuç ve kanaatine oybirliğiyle varılmakla aşağıdaki hüküm kurulmuştur.                     

HÜ K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;

A.İstinaf Başvurusu Yönünden;

1.Davalıların istinaf taleplerinin REDDİNE,      

2.Davacının istinaf talebinin KABULÜNE, HMK m. 353/1-b-2 uyarınca BAKIRKÖY 5. TÜKETİCİ MAHKEMESİ'nin 23/05/2019 tarih, 2018/719 Esas, 2019/396 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,                                                            

3.İstinaf incelemesinin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle AAÜT 2/2 hükmü uyarınca davacı lehine ücreti vekalet takdirine yer olmadığına,

4.Alınması gereken istinaf harçları peşin olarak yatırıldığından yeniden alınmasına yer olmadığına,                                  

B.Davanın Esası Yönünden;       

1.DAVANIN KABULÜNE; dava konusu 3..  ... plakalı, M.... marka ... motor nolu, ... şase nolu kutup beyazı araç ile aynı özellik ve vasıflardaki "0 km" aracın tüm değişim masrafları davalılara ait olmak üzere davalı H ... A.Ş'den alınarak davacıya verilmesine,    

Davacının elindeki dava konusu 3..  ...  plakalı, M.... marka ... motor nolu, ... şase nolu .. ayıplı aracın tüm değişim masrafları davalılara ait olmak üzere,trafik sicil kaydı üzerinde varsa tüm vergi,trafik cezası,haciz v.b tüm takyidatlardan ari olarak  davalı H ... A.Ş.'ye teslimine,         

Davacıdan alınan 26.600,27 TL onarım bedelinin davalılardan müştereken ve müteselsilen dava tarihi olan 12/10/2018 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte alınarak davacıya verilmesine,     

2.Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca hesap edilen ... TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,                                         

3.Alınması gereken 12.205,51 TL karar ve ilam harcından ilk derece mahkemesi kararı sonrası bakiye karar harcı olarak yatırılan 1.817,06 TL'nin düşülerek bakiye 10.388,45 TL'nin davalılardan alınarak Hazineye irad kaydına, 

4.Davacının yargılama aşamasında yapmış olduğu toplam 2.057,65 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,

5.Davalıların yapmış oldukları yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına

6.Bakiye gider avanslarının karar kesinleşince yatıran taraflara iadesine, gereğinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine, 

Dair, HMK m. 361 uyarınca, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde temyiz yolu açık olmak üzere,  dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 06/04/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.           


Başkan

30674

 


Üye

35849

 


Üye*

105032

 


Katip

130450

 

T.C.

  YARGITAY

 3. Hukuk Dairesi


ESAS NO: 2022/5138 

KARAR NO: 2022/6501




T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I



İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ: İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 18. HUKUK DAİRESİ

TARİHİ: 06/04/2022

NUMARASI: 2019/2267-2022/902

DAVACI: N.A VEK.  AV. YUSUF AYIK 

DAVALI: 1 -H ......... A.Ş 

VEK. AV. A. Y.

2 -M. ... ANONİM ŞİRKETİ VEK. AV. A. T. 

İHBAR OLUNAN: 1 -M. . OTOMOTİV TİCARET VE SANAYİ ANONİM ŞİRKETİ  VEK.  AV. A.P 

                                      2-.............. MOTORLU ARAÇLAR LİMİTED ŞİRKETİ

İLK DERECE

MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. TÜKETİCİ MAHKEMESİ

TARİHİ: 23/05/2019

NUMARASI: 2018/719-2019/396




Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen ayıplı mal davasında verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalıların istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı  tarafın  istinaf başvurusunun kabulü ile düzeltilerek yeniden esas hakkında verdiği kararın, davalı H  Otomotiv Yatırım ve Pazarlama A.Ş vekili tarafından temyiz edilmesi duruşmalı, davalı M.. A.Ş. vekili  tarafından duruşmasız olarak istenilmişse de, temyize konu edilen kararda dava değeri, duruşma sınırının altında olduğundan, duruşma isteğinin miktar yönünden reddiyle, taraf vekillerinin süresinde olduğu anlaşılan temyiz isteklerini incelenmesinin evrak üzerinde yapılmasına karar verilerek dosya incelendi üzerine; dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:



                                                      ./..






ESAS NO: 2022/5138                         -2-

KARAR NO: 2022/6501





                                     Y A R G I T A Y   K  A R A R I    


Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı bilgi ve belgelere, özellikle temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre, yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan bölge adliye mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA, 9.154,00 TL bakiye temyiz harcının temyiz eden davalı H ... Otomotiv Yatırım ve Pazarlama A.Ş.'ne  9.154,00 TL bakiye temyiz harcının temyiz eden davalı M .. A.Ş.'ne yükletilmesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 14/09/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan

 M. DUMAN

Üye

 H. ÖZDEMİR

Üye

 A. F. AYAZ

Üye

 H. KANIK

Üye

 E. ATEŞ







Davalı: Has Otomotiv Yatırım ve Paz. A.Ş.                     Davalı: Mercedes Benz Türk A.Ş.

12.205,50 TL Harç                                                               12.205,50 TL Harç

  3.051,50 TL Peşin                                                                3.051,50 TL Peşin

  9.154,00 TL Bakiye                                                             9.154,00 TL Bakiye       

                                                  


        


NT/AK

Karşılaştırıldı:    




 

 

 

 

 TÜRK MİLLETİ ADINA

GEREKÇELİ KARAR

                T.C.

          İSTANBUL

2. TÜKETİCİ MAHKEMESİ



ESAS NO: 

KARAR NO: 

HAKİM: 

KATİP: 

DAVACI : 

VEKİLİ: Av. YUSUF AYIK - Halaskargazi Cad. Küçük Bahçe Sk. No:29 Topdemir İş Merkezi D:18-19 34360 Şişli/ İSTANBUL

DAVALI : 

VEKİLİ: Av. 

DAVALI : 

VEKİLLERİ: Av. 

DAVA: Tüketiciyi Koruma Kanunundan Kaynaklanan (Malın Ayıplı Olmasından Kaynaklanan)

DAVA TARİHİ: 14/11/2018

KARAR TARİHİ: 02/12/2020

GEREKÇELİ KARARIN

YAZILDIĞI TARİH  : 19/03/2021

Mahkememizde görülmekte bulunan Tüketiciyi Koruma Kanunundan Kaynaklanan (Malın Ayıplı Olmasından Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda, dosya incelendi.

DAVA:

Davacı vekili dava dilekçesini özetle; Davacı aracı satın alıp kullanmaya başladıktan bir süre sonra garanti kapsamında bir araçta ortaya çıkması beklenmeyecek derecede ciddi sorunlar ortaya çıkmaya başladığını, Bu nedenlerle aracın  yeniden servise götürüldüğünü, Akabinde müvekkil telefonla aranarak ve bu arızanın neden olan kaynağı bulmak için motor kapağının açılması gerektiği ve onay için imza atması istendiğini, Müvekkil motor kapağının açılmasını istemediğini, bunun piyasa koşullarında araçta değer kaybı yaratabileceği kaygıları

nedeniyle başka çözüm sunulumasını istediğini, Ancak arıza tespit edilmeden araç

değişimi ya da iadesi olmayacağını, tek çözümün motor kapağının açılması için onay vermesi gerektiği konusunda ikna edildiğini, Müvekkilin hile ile ve aldatılarak alınan bu onay ile birlikte araçta silindir kapağı değiştirilerek gerekli onarım yapıldığı söylendiğini ve aracın teslim edildiğini,  Fakat daha sonrasında bazı nedenlerden dolayı yeniden servise götürüldüğünü müvekkil diğer seferlerde olduğu gibi ve özellikle bu sefer üstüne basa basa araçta onarım yapılmasını değil araç değişimini talep ettiğini, Bu konuda davalı firmaya mailler attığını, Ancak buna rağmen davalı firma araçtaki problemleri onardığını beyan ederek müvekkilin aracı servisten teslim almasını aksi halde ihtar çekeceklerini söylediklerini, Bunun üzerine müvekkil dava konusu aracı servisten teslim alırken aynen şu şerhi düşerek aracı teslim aldığını,"onarım değil araç değişimi talep etmemize rağmen talebimiz kabul edilmeyerek araçta onarım işlemi yapılmıştır. araç değişimine dair açtığım ve açacağım tüm dava haklarım saklıdır."Yukarıda açıklanan nedenlerle; Gizli ayıplı 3. ... .... plakalı ................ Comfortline ......  marka ve tipindeki aracın davalılara iadesi ile tüm iade ve değişim masrafları davalılara ait olmak üzere müştereken ve müteselsilen  -0- km ayıpsız misli ile değiştirilmesini,  mümkün olmaması halinde terdiden ayıplı aracın uğramış olduğu değer kaybının hesaplanarak şimdilik 5.000 TL’sinin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalı şirketlerden müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesini, Yargılama masrafları ve vekalet ücretinin müştereken ve müteselsilen davalılara tahmilini arz ve talep ederiz.

CEVAP:

Davalı vekili cevap dilekçesini özetle; Dava konusu araç ticari araç statüsünde olduğundan Asliye Ticaret Mahkemelerinin görev alanına girmesine rağmen dava görevsiz Tüketici Mahkemelerinde açıldığını, Bu nedenle davanın öncelikle Görevsizlik nedeniyle Reddi gerektiğini, Dava konusu araçta, Tüketici Yasası ve ilgili mevzuatta tanımlandığı şekilde herhangi bir ayıp bulunmadığını, Davacı, aracı halihazırda sorunsuz bir şekilde kullanmakta olduğunu, araçta üretim hatası bulunduğundan bahsedilemeyeceğini, Dolayısıyla dava konusu araçta tekrarlayan / giderilemeyen ve araçtan faydalanmayı ortadan kaldıran bir kusur / ayıp / gizli ayıp veya üretim hatası bulunmadığını, Kesinlikle iddiaların kabulü anlamına gelmemek kaydıyla, bir an için Davanın kabulüne gidilecekse, davacı elindeki aracın müvekkile iadesi yönünde hüküm kurularak, araç iadesine bağlı işbu hususların da değerlendirilmesi gerektiğini, Davacı aracı uzun süre kullanmış ve halen kullanmakta olduğundan Türk Borçlar Kanunu’nun 192. maddesi gereğince, Kullanım bedelinin hakkaniyet gereği araç bedelinden mahsubu gerektiğini, Bu maddeye göre, ‘Satış sözleşmesinden dönen alıcı satılanı ondan elde ettiği yararları ile birlikte satıcıya geri vermekle yükümlüdür.’ Aynı şekilde kesinlikle ayıbın kabulü anlamına gelmemek üzere; davanın kabulü ile aracın davalı şirkete iadesi söz konusu olur ise; dava konusu araç üzerinde bulunan/sonradan ortaya çıkabilecek ve yükümlüsünün davacı olduğu; rehin, haciz, vergi borcu ve sair tahditlerin davacı tarafça kaldırılması ve takyidatlardan ari olarak iade edilmesi hususuna hükümde yer verilmesi gerektiğini,  Yukarıda açıklanan ve re’sen gözetilecek bütün nedenlerle; Davanın öncelikle usulden reddine,aksi halde haksız ve mesnetsiz davanın esastan reddine, Yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davacı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLER :

1- Dava konusu araca ilişkin servis formları,  

2- Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi Poliçe hasar bilgisi, 

3- Araç Trafik Sicil Kaydı   

4-Doğuş Oto Pazarlama ve Ticaret A.Ş yazı cevabı ve ekleri,

5- Bilirkişi İnceleme ve Raporu 

Yukarıda delil olarak belirtilen tüm bilgi ve belgeler ilgili kurumlardan getirtilmiş ve araç üzerinde bire bir inceleme yapılarak dava konusu aracın ayıplı olup olmadığı noktasında dosya 3'lü Makine Yüksek Mühendisi bilirkişi Heyetine tevdi edilmiştir. 



04/03/2020 Tarihli bilirkişi raporunu özetle; Davaci......... 2016 model aracı satın almasını takip eden süreçte soğutucu akışkan kaybına bağlt olan ciddi bir sorun yaşamıştır. Bu sorun servis kayıtlarında görüldüğü gibi davalı firma tarafından uzun süre çözülememiş ve EGR soğutucu, intercooler ve son olarak da motor silindir kapağı değiştirilerek sorun giderilmeye çalışılmıştır .Bu arıza son etapta çözülmüş görünse de tekrarlamayacağı konusunda kesin bir güven oluşmamaktadır. İçten yanmalı motorlarda benzin veya dizel yakıtın yüksek sıcaklık ve basınç altında yanması neticesinde ortaya çıkan isinin meydana getirdiği sıcaklık ,soğutucu sistemler yardımı ile dengelenmektedir. Sonuç olarak soğutucu sistemler aracın en önemli Ünitelerinden biridir. Bu sistemin çeşitli kısımlarından farklı tarihlerde arızalar ortaya çıkardığı anlaşılmak ile aracın Üretim hatalı olduğu ve davalı firma tarafından çok sayıdaki servis kayıtlarına rağmen onanm tamamlanamamıştır. ............. model araçta motor kapağinin değiştirilmesi nedeni ve aracın onarıminin tekrar yapılarak davacıya teslimi halinde araçtaki değer kaybı 15.000.-TL'dir. ........... 2016 model aracın geçirmiş olduğu trafik kazası neticesinde meydana gelen değer kaybı ise 2.500.-TL olarak belirlenmiştir.



Tüm Deliler Değerlendirildiğinde ve Tüm Dosyanın Tetkikinde;

Davacı, dava dilekçesinde özetle; davalı şirketten alınan aracın ayıplı olması nedeniyle aracın misli ile değişimini talep ettiği görülmüştür. 

Araca ilişkin servis kayıtları ve ilgili servislerden getirtilmiş ve konusunda uzman Üçlü Makine mühendisi bilirkişi heyetine tevdi edilmiştir. 

Dosyaya sunulan 04.03.2020 tarihli heyet bilirkişi raporunda özetle; "Sonuç olarak soğutucu sistemler aracın en önemli ünitelerinden biridir. Bu sistemin çeşitli kısımlarından farklı tarihlerde arızalar ortaya çıktığı anlaşılmak ile aracın üretim hatalı olduğu ve  davalı firma tarafından çok sayıdaki servis kayıtlarına rağmen onarım tamamlanamamıştır. ................        model aracın geçirmiş olduğu trafik kazası neticesinde meydana gelen değer kaybı ise 2.500,00 TL olarak belirlenmiştir." şeklinde rapor sunulmuştur.

Dava dosyası incelendiğinde davacı tüketicinin satın almış olduğu araç için bir çok kez servise gittiği özellikle bilirkişi raporunda belirtilen özellikte motordaki soğutma sisteminden kaynaklı arızaların oluştuğu, her ne kadar servis tarafından araca müdahale edilip onarımının gerçekleştiği görülse de aynı arızanın yıl içerisinde dört beş kez tekrarlandığı ve sonuç olarak çok sayıdaki servis kaydına göre onarımın bir türlü tamamlanamadığı görülmüştür. Satışa konu araç üzerinde yaptırılan hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre de aracın üretimden kaynaklı ayıplı olduğu tespit edilmiştir. 

6502 sayılı yasanın 11. Maddesinde malın ayıplı olması durumunda tüketici satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme, İmkân varsa satılanın ayıpsız bir misli ile değiştirilmesini isteme veya satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinden indirim isteme ya da aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme hakkına sahiptir.

Alınan bilirkişi raporu doğrultusunda satılanın üretimden kaynaklı ayıplı olduğu açık olup, davacı dava dilekçesinde misli ile değişim seçim hakkını kullanmıştır. Her ne kadar tüketici öncelikle serviste aracın onarım hakkını kullanmış ise de gerçekleşen onarım hizmetleri sonucunda arızanın bir türlü giderilemediği ve aracın sorunsuz olarak tüketiciye teslim edilemediği (Her teslim sonrasında aynı arıza nüksetmiştir.) görülmektedir. Ayrıca bu arızalar tüketici açısından maldan yararlanamamayı sürekli hale getirmiştir. Yani aracın onarımı bir türlü tam anlamı ile gerçekleşememiştir. Tabiri caizse araçta onarımı olmayan bir arıza bulmaktadır ve bu arıza süreklilik arz etmektedir. Bu durumda tüketicinin aracın misli ile değişimini talep etme talebi en doğal hakkıdır. 

 Ne var ki araca ilişkin tramer kaydında aracın davacı elinde iken davadan önce  maddi hasarlı kazaya karıştığı görülmüştür. Alınan bilirkişi raporunda bu kaza nedeniyle araçta 2.500,00 TL değer kaybının oluştuğu belirtilmiştir. 

Satın alınan aracın üretimden kaynaklı ayıplı olması sebebiyle 6502 sayılı yasanın 11. Maddesi gereğince yukarıda anlatılan gerekçeler ışığında davacının davasının kabulüne aracın davacı elinde iken oluşan 2.500,00 TL değer kaybının davacıdan alınarak davalıya verilmesi mukabilinde aracın misli ile değiştirilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.



HÜKÜM:Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;

1-Davacının davasının KABULÜ ile, öncelikle aracın davacı elindeyken oluşmuş kaza neticesinde meydana gelmiş 2.500,00 TL değer kaybının davacıdan alınarak davalılara ödenmesi mukabilinde ayıplı olduğu anlaşılan ve ................... model aracı davacının elindeyken oluşmuş her türlü kısıtlamalardan vergi ve trafik cezalarından arındırılmış olarak davalılara iadesine, dava konusu aracın iadesi sonucunda aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesine, 

2-Harçlar yasası gereğince alınması gereken 8.709,25 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye gelir kaydına,

3-Avukatlık ücreti tarifesi gereğince ............ TL ücreti vekaletin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine, 

4-Davacı tarafından yapılan 99,00 TL tebligat ve müzekkere, 1.500,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.599,00 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine,

5- Bakiye gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatırana iadesine, 

İlişkin kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar hazır olan tarafların yüzüne karşı açıkça okunup usulen anlatıldı.02/12/2020



Katip ..                   Hakim ....

¸e-imzalıdır                            ¸e-imzalıdır 

 

 

 

 


 

 

 

 TÜRK MİLLETİ ADINA

 

T.C.

İSTANBUL

6. TÜKETİCİ MAHKEMESİGEREKÇELİ KARAR

 

ESAS NO: 2019/

KARAR NO: 2021/

HAKİM: 

KATİP: 

 

DAVACI : T.K

VEKİLİ: Av. YUSUF AYIK - [16697-96465-64467] UETS

DAVALILAR: 1- T. OTOMOBİL FABRİKASI ANONİM ŞİRKETİ -

VEKİLİ: Av. ...

: 2- E .. YEDEK PARÇA SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ 

VEKİLİ: Av. ...

DAVA: Tüketiciyi Koruma Kanunundan Kaynaklanan (Malın Ayıplı Olmasından Kaynaklanan)

DAVA TARİHİ: 24/06/2019 

KARAR TARİHİ: 25/05/2021

GEREKÇELİ KARARIN

YAZILDIĞI TARİH  : 25/05/2021

 

Mahkememizde görülmekte bulunan tüketiciyi koruma kanunundan kaynaklanan (malın ayıplı olmasından kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; müvekkilinin 29.11.2018 tarihinde F...  E..  Gebze bayiinden F...   E... ... paketli aracı .... TL karşılığında satın aldığını, aracın 09.01.2019 tarihinde teslim edildiğini, müvekkilinin 10.01.2019 tarihinde sağ ön kapıda cam fitilinin içeriye doğru yanlış takıldığını fark ettiğini, bu durumun kendisine üretim kaynaklı olduğunun belirtildiğini, daha sonra müvekkilinin 29.01.2019 tarihinde trafikte aracı kullanırken vites kolunun 1.ve 2. vites kısmına (vites boştayken sol kısma) gelmediğini ve ciddi bir şekilde takılma yaptığını fark ettiğini, 30.01.2019 tarihinde aracını servise götürmek zorunda kaldığını, araçta vites takılma problemi yanında arka cam rezistansı açılınca araçta titreşim olduğunu kapatınca geçtiğini, 90 km/sa üstü hızlarda sol ön kapıdan rüzgar sesi geldiğini, sağ ön kapı cam fitilinin yanlış takıldığını, bu arada önceden sipariş verdiği krom aksesuarlarında montajının yapılacağını, yetkili kişi ile test sürüşüne çıkıldığını ve aracın serviste incelemeye alınması gerektiğinin söylendiğini, 01.02.2019 tarihinde aracın sorunlarının çözüldüğünün belirtilerek aracın kendisine teslim edildiğini, davacının servisten ayrıldıktan 10 km sonra vitesin aynı şekilde takıldığını ve sorunun giderilmediğini farkettiğini, aracın tekrar yetkili servise götürüldüğünü, müvekkiline aracın 1000 km’de bile olmadığını, vites vidalarının sıkıldığı, vites dişlilerinin birbirine alışması gerektiği ve kullandıkça vitesteki takılma probleminin düzeleceğinin belirtildiğini, müvekkilinin aracı kullanmaya devam etmek zorunda kaldığını, müvekkilinin 27.03.2019 tarihinde aracın yağ kontrolünü yaptığını ve yaklaşık 4.000 km’de aracın yağ çubuğundaki seviyenin çeyrek olduğunu gördüğünü, yeniden servise gittiğini ve burada araca 1lt. yağ ilave edildiğini, bu şekilde araçta yağ eksiltme sorunun da ortaya çıktığını, aracın 1.vitesten 2.vitese atmak için debriyaja bastığı anda motor kısmından ardışık iki vuruntu sesi meydana gelmeye başladığını ve aracın silkelendiğini, bu sorunun da halen devam ettiğini, aracın rölantide çalışırken devir saatinin artıp azaldığının da görüldüğünü, davacının 19.04.2019 tarihinde bunları Fiat Efsane servisine anlattığını, yapılan incelemelerde araca sadece kalibrasyon yapıldığını ve servis kaydı oluşturulmadığını, davacının problemlerin çözülmemesi üzerine 24.04.2019 tarihinde diğer bir yetkili servis Kırmak Oto’ya aracını götürdüğünü, burada 30.01.2019 tarihindeki servis girişi haricinde servis girişi yapılmadığını öğrendiğini, araçtaki problemleri burada da belirttiğini, 06.05.2019 tarihinde aracı teslim aldığını, aynı gün akşamında aracı park etmek için geri vitesi kullanmak istediğinde vitesin çok sıkı bir şekilde takıldığını ve vitesi değiştiremediğini, bunun üzerine aracın çekici ile Kırmak Oto’ya götürüldüğünü, daha sonra aracın davacı tarafından teslim alındığını ve burada yapılan müdahalelerle de sorunların çözülmediğini, aracın sürekli sorun verdiğini beyanla  gizli ayıplı ... plakalı ....  aracın davalılara iadesi ile davalılar tarafından müştereken ve müteselsilen -0-km yeni ayıpsız misli ile değişimini, bu talebin  kabulünün mümkün olmaması halinde terdiden ayıp oranında bedel indirimi ile şimdilik 10.000,00TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. 

Davalı T. ... AŞ vekili cevap dilekçesi ile özetle; davacının aracında onayı doğrultusunda yapılan ayar işlemi ile iddia edilen viteste takılma sorununun giderildiğini, dava tarihi itibariyle araçta giderilememiş mevcut bir arızanın olmadığını, davaya konu araçta üretim kaynaklı herhangi bir sorunun mevcut olmadığını, aracın vites kolunun takılma sorunu ile yetkili servislerine giriş yaptığını, yetkili servis tarafından ayar işlemi yapılarak aracın sorunsuz olarak teslim edildiğini, aynı şikayetle bir sonraki gelişinde araçta herhangi bir soruna rastlanmadığını, davacının sağ ön cam fitilinin içeriye doğru yanlış takıldığını iddia ettiğini, söz konusu durumun bir ayıp olarak nitelendirilemeyeceğini, yapılacak bilirkişi incelemesinde davacı tarafın iddialarının haksız nitelikte olduğunun sübuta ereceğini, araçtaki yağ tüketiminin aracın kullanılış biçimi ve sürüş şekline göre farklılık gösterebileceğini, dosya muhtevasında bu iddiayı ispatlayan hiçbir teknik verinin bulunmadığını ve davacı beyanlarının taraflarınca kabul edilmeyeceğini, Fiat marka Egea model araca ait kullanım kılavuzunda maksimum motor yağı tüketiminin genellikle her 1.000km’de 400 gram olduğunun belirtildiğini, bu hususun aracın yağ sarfiyatının normal sınırlarda olduğunu açıkça gösterdiğini, davacının sadece vites geçişlerindeki takılma ve cam rezistansı ile ilgili servis girişi olduğunu, diğer belirttiği yağ eksiltme, debriyaja basıldığında motor kısmında vuruntu sesi ve araç rölantide çalışırken devir saatinin artıp azaldığı hususlarının ne yetkili servislerince incelendiğini ne de sorun tespit edildiğini, davacının tarafına servis fişi verilmediği iddialarının kesinlikle gerçeği yansıtmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı E... Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi vekili davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. 

Dava konusu araca ait fatura, servis kayıtları, tramer kayıtları celp edilmiştir.

Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; dava, ayıplı mal nedeniyle ürünün ayıpsız misli ile değişimi talebine ilişkindir. 

Dava konusu araç üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Bilirkişi heyeti dosyaya sunmuş oldukları raporlarında "...Dava konusu .... araçta keşif esnasında görülen debriyaja basınca ses problemi ve davalı T... Türk Otomobil firmasının yetkili servis kayıtlarındaki motor yağı eksiltme problemlerinin üretim kaynaklı teknik arızalar olduğu; bu arızalar haricinde başkaca bir arızasının olmadığı, Hukuki takdiri Sayın Mahkemeye ait olmak üzere, Dava konusu ... plakalı aracın yukarıda bahsedilen üretimden kaynaklı teknik problemleri nedeniyle “Ayıplı Mal” olarak değerlendirilebileceği, Dava konusu ... plakalı aracın keşif tarihi 05.11.2020 tarihinde kazasının bulunmamış olduğu görüldüğünden, araçta değer kaybı oluşturacak bir niteliğin bulunmadığı..." yönünde görüş beyan etmişlerdir. 

Taraf itirazları ve tespit edilen ayıpların giderilmesinin mümkün olup olmadığı, maldan beklenen faydanın azalıp azalmadığı hususlarında açıklama yapılmak üzere bilirkişi heyetinden ek rapor alınmıştır. Bilirkişi heyeti 29/03/2021 tarihli ek raporlarında "...29.12.2020 tarihli kök raporumuzda belirtilen kanaatlerimizde değişiklik olmadığı, l.-2.vites geçişinde veya 2.-l.vites geçişinde debriyaja basıldığında meydana gelen titreşim problemi ile motor yağı eksiltme problemlerinin çözümünde tamir, onarım veya komple aksam değişimleri ile teknik arızaların giderilmesinin mümkün olabileceği, Dava konusu 41 ABZ 957 plakalı araçta sürüş konforu açısından maldan beklenen faydanın azaldığı..." yönünde görüş beyan etmişlerdir. 

6502 Sayılı Kanunun 8. maddesinde ayıplı mal; "Ayıplı mal, tüketiciye teslimi anında, taraflarca kararlaştırılmış olan örnek ya da modele uygun olmaması ya da objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan maldır.

 Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda, internet portalında ya da reklam ve ilanlarında yer alan özelliklerinden bir veya birden fazlasını taşımayan; satıcı tarafından bildirilen veya teknik düzenlemesinde tespit edilen niteliğe aykırı olan; muadili olan malların kullanım amacını karşılamayan, tüketicinin makul olarak beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar da ayıplı olarak kabul edilir." şeklinde düzenlenmiştir.

 Aynı yasanın 11. maddesi ise malın ayıplı olması halinde, tüketicinin seçimlik haklarını düzenlenmiştir. Bu seçimlik haklarda tüketici; bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi, ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. Tüketici seçimlik haklarından herhangi birisini kullanabilecektir. Öğretide ve uygulamada da kabul edildiği üzere tüketicinin seçimlik haklarını tek yanlı ve varması gereken bir irade açıklamasıyla kullanması gerekmektedir. Tüketici bu haklardan hangisini seçtiğini, bir kez bildirmekle, seçim hakkını kullanmış olur ve artık tercihini değiştiremez. Çünkü, satıcı kayıtsız şartsız, bildirilen tercihi yerine getirmek zorundadır. Bu nedenle tüketicinin seçim hakkı, bir kez kullanılmakla sona ermekte ve onun yerine tercih ettiği hak geçmektedir. Bu özelliği nedeniyle, tüketicinin seçimlik hakkı yenilik doğrucu (inşai) haklardandır. (Yargıtay 13 Hukuk Dairesinin 2018/489 Esas,2019/7685 Karar sayılı ilamı)

Mahkememizce, bilirkişiler tarafından yapılan değerlendirme ile  araçta, üretim hatasından kaynaklanan teknik arızaların mevcut olduğu anlaşılmış, maldan beklenen faydanın azaldığı tespit edilmiştir. Tüketicinin misli ile değişime ilişkin seçimlik hakkını kullanmasının Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesine de aykırılık teşkil etmeyeceği kanaatine varılarak mahkememizce davacının yasanın kendisine tanıdığı seçimlik hakkı satıcı ile birlikte üretici veya ithalatçıya karşı da kullanabileceğinden tüm davalılar yönünden talebinin kabulüne karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:( Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere)

1-Davanın kabulü ile , dava konusu yapılan ... plaka sayılı 2018 model .. marka ... model ... şase numaralı aracın aynı marka ve aynı model ile aynı özellikleri taşıyan ayıpsız yeni misli ile değiştirilmesine, 

2-Harçlar yasasına göre belirlenen 4.742,49 TL harcın davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,

3-Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince belirlenen .. TL vekalet ücretinin davalılardan tahsili ile davacıya ödenmesine,

4-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL tebligat ve müzekkere gideri, 1.350,00 TL bilirkişi ücreti, 384,90 TL keşif harcı olmak üzere toplam 1.794,20 TL yargılama giderinin davalılardan tahsili ile davacıya ödenmesine, 

5-HMK'nın 333. maddesi gereğince, karar kesinleştiğinde yatırılan avansın kullanılmayan kısmının davacıya iadesine,

Dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf Yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.25/05/2021

 

Katip 

 e-imza 

 

 

Hakim 

 e-imza  

 

 

 

T.C.

YARGITAY

Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/19-947

KARAR NO   : 2019/999

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ             : Kütahya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

TARİHİ                       : 22/03/2016

NUMARASI                : 2016/43 - 2016/165

DAVACI                      : C.Ö. vekili Av. E.E.

DAVALI                       : G. A.Ş. vekilleri Av. B.S., Av. S.G. ve diğerleri

İHBAR OLUNAN        : M. Motorlu Araçlar İmal ve Satış A.Ş. vekili Av. R.K.

Taraflar arasındaki “ayıplı malın misli ile değiştirilmesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Kütahya 2. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 02.10.2014 tarihli ve 2013/222 E., 2014/391 K. sayılı karar davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 16.03.2015 tarihli ve 2015/260 E., 2016/3665 K. sayılı kararı ile; 

"... Davacı, 26.08.2008 tarihinde davalı şirketten 2009 model araç satın aldığını, araçta ilk günden itibaren arızaların meydana geldiğini, yapılan başvuru üzerine Tüketici Sorunları Hakem Heyeti’nin aracın teslim alınarak yenisi ile değiştirilmesine karar verdiğini iddia ederek, aracın yenisiyle değiştirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. 

Davalı vekili, yetkili servis olan davacının, dava konusu aracı ticari işlerinde kullandığını, bu nedenle 4077 sayılı Yasa hükümlerinin olayda uygulanmayacağını, davanın zamanaşımına uğradığını, arızaların üretim hatasından değil, kullanım hatasından kaynaklandığını, davacının süresinde ayıp ihbarında bulunmadığını, davacının onarım yönünde seçimlik hakkını kullanmış olup, aracın değiştirilmesini talep ettiği halde aracı kullanmaya devam ettiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. 

Mahkemece; 26.08.2008 tarihinde satın alınan aracın 31.07.2008 tarihinde davacıya teslim edildiği, davanın zamanaşımı süresi içinde açıldığı, davacının ayıp ihbarını TTK’nun 25/3 maddesi gereğince süresinde yapmadığından satılanı bu şekliyle kabul etmiş sayılacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. 

Dairemizin 2012/4885 E., 2012/11703 K. sayılı ve 12.07.2012 tarihli bozma ilamı ile, ''somut olayda, dava konusu araçta ilk günden itibaren arızalar söz konusu olduğu, bu nedenle garanti süresi içerisinde birçok kez servise başvurulduğu ileri sürülmüş ve servis kayıtları dosyaya sunulmuştur. Araç ile ilgili servis kayıtları, garanti belgesi vs. evrak incelemesi ile araçtaki arızanın belirlenmesi özel ve teknik bir bilgiyi gerektirdiği kabul edilmelidir. Bu durumda mahkemece, konusunda uzman bir bilirkişiden iddia ve savunma çerçevesinde ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınıp, tüm deliller hep birlikte değerlendirilerek uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir'' gerekçesiyle mahkeme kararı bozulmuştur.

Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda; davacının servise başvurmak suretiyle ayıp ihbarını süresinde yaptığının kabulü gerektiği, bilirkişi raporuna göre motorun yağ yakması nedeniyle sökülerek sekmanların değiştirilmiş olmasının motorun satışı sırasında gizli ayıplı olduğunu gösterdiği, bu arızanın satış sözleşmesinin feshini gerektirecek nitelikte ayıp olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu yapılan aracın aynı marka ve model ile BK'nun 203/1. maddesi gereğince yenisiyle değiştirilmesine karar verilmiş, hüküm davalı G. A.Ş. vekilince temyiz edilmiştir.

Dava ayıplı aracın yenisi ile değiştirilmesi istemine ilişkindir. Dairemizin 2012/4885 E., 2012/11703 K. sayılı ve 12.07.2012 tarihli bozma ilamına uyulmuş ise de, bozma gereği tam olarak yerine getirilmemiştir.

Mahkemece alınan bilirkişi raporlarında, bilirkişilerin davaya konu araç üzerinde herhangi bir teknik inceleme yapmadıkları gibi davacının dava dilekçesinde belirttiği arızaların giderilip giderilmediği, söz konusu arızaların gizli ayıp niteliğinde olup olmadığı tespit edilmemiştir.

Mahkemece yapılacak iş; konusunda uzman bilirkişi aracılığıyla dava konusu araç üzerinde teknik inceleme yaptırılıp, tarafların iddia ve savunmaları ile mahkemece alınan daha önceki bilirkişi raporlarına yapılan itirazlar hep birlikte değerlendirilerek, davaya konu araçtaki arızanın giderilip giderilmediği, arıza giderilmiş ise davacının arızanın giderilmesi yönünde talep hakkını kullanmış olması nedeniyle aracın yenisi ile değiştirilmesi isteminde bulunamayacağı, ancak var ise araçtaki değer kaybını talep edebileceği hususları da dikkate alınarak, toplanan tüm delillere göre yapılacak değerlendirme sonucu uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır…"

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davalı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, ayıplı aracın yenisiyle değiştirilmesi istemine ilişkindir.

Davacı; 26.08.2008 tarihinde davalı şirketten 2009 model araç satın aldığını, ilk günden itibaren aracın direksiyonunda titremeler, kapılarda, frende ve koltuklarda ayarsızlıklar gibi problemlerle karşılaştığını, yapmış olduğu başvuru üzerine Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin aracın teslim alınarak yenisi ile değiştirilmesine karar verdiğini ileri sürerek aracın yenisiyle değiştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili; yetkili servis olan davacının dava konusu aracı ticari işlerinde kullandığından olayda 4077 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanmayacağını, talebin zamanaşıma uğradığını, arızaların üretim hatasından değil, kullanım hatasından kaynaklandığını, davacının süresinde ayıp ihbarında bulunmadığını, davacının onarım yönünde seçimlik hakkını kullanmış olduğunu ve aracın değiştirilmesini talep ettiği hâlde aracı kullanmaya devam ettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece; aracın 26.08.2008 tarihinde satın alındığı, davanın zaman aşımı süresi içinde açıldığı, davacının ayıp ihbarını TTK’nın 25/3. maddesi gereğince süresinde yapmadığından satılanı bu şekliyle kabul etmiş sayılacağı, davacının satılan şeyi yenisiyle değiştirme hakkını kaybettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. 

Davacının temyizi üzerine hüküm Özel Dairece; somut olayda dava konusu araçta ilk günden itibaren arızalar söz konusu olduğu, bu nedenle garanti süresi içerisinde birçok kez servise başvurulduğunun ileri sürülerek servis kayıtlarının dosyaya sunulduğu, araç ile ilgili servis kayıtları, garanti belgesi vs. evrakın incelemesi ile araçtaki arızanın belirlenmesinin özel ve teknik bir bilgiyi gerektirdiği, mahkemece, konusunda uzman bir bilirkişiden iddia ve savunma çerçevesinde ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınıp, tüm deliller hep birlikte değerlendirilerek uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru görülmediği gerekçesiyle bozulmuştur.

Yerel Mahkemece; bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davacının servise başvurmak suretiyle ayıp ihbarını süresinde yaptığının kabulü gerektiği, bilirkişi raporuna göre motorun yağ yakması nedeniyle sökülerek segmanların değiştirilmiş olmasının motorun satışı sırasında gizli ayıplı olduğunu gösterdiği, bu arızanın satış sözleşmesinin feshini gerektirecek nitelikte ayıp olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu yapılan aracın aynı marka ve model ile BK'nın 203/1. maddesi gereğince yenisiyle değiştirilmesine karar verilmiştir.

Davalı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.

Yerel Mahkemece; Özel Dairece verilen ilk kararda araç üzerinde herhangi bir teknik inceleme yapılmadığı şeklinde bir gerekçe yer almadığı, araç üzerinde inceleme yapmak gerektiği yönündeki belirlemenin bilirkişilerce yapılmasının gerektiği, bilirkişilerin böyle bir zorunluluktan ve ihtiyaçtan bahsetmedikleri, ilk bozma ilamında belirtilen şekilde rapor alınmasına rağmen bozma kapsamında olmayan bir konuda yeniden bozma kararı verilmesinin usul kurallarına ve hakkaniyete uygun olmadığı, davanın 28.04.2011’de açıldığı gözetildiğinde uyuşmazlıkta mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun uygulanması gerektiği, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda yer alan ücretsiz onarım hakkının 818 sayılı Borçlar Kanunu’nda yer almadığı, buna rağmen Özel Dairece geçmişe etkili kuralı bertaraf edilerek “davacının arızanın giderilmesi yönündeki talep hakkını kullanmış olması nedeniyle değiştirilmesi isteminde bulunamayacağı” gerekçesine dayanılmasının da doğru olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; yerel mahkemece uyulan bozma kararının gereğinin yerine getirilip getirilmediği, burada varılacak sonuca göre konusunda uzman bilirkişi aracılığıyla dava konusu araç üzerinde teknik inceleme yaptırılıp, dava konu araçtaki arızanın giderilip giderilmediği, söz konusu arızaların gizli ayıp niteliğinde olup olmadığının tespit edilip edilmediği, arızanın giderildiğinin kabulü hâlinde davacının arızanın giderilmesi yönünde talep hakkını kullanmış olması nedeniyle aracın yenisiyle değiştirilmesi istemi yerine ancak var ise araçtaki değer kaybını mı talep edebileceği hususları da dikkate alınarak bir değerlendirme yapılmasının ve sonucuna göre bir karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle yasal mevzuatın ve konu ile ilgili kavramların irdelenmesinde fayda bulunmaktadır.

Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 194. maddesi;

“Bayi müşteriye karşı mebiin zikir ve vadettiği vasıflarını mütekeffil olduğu gibi maddi veya hukuki bir sebeple kıymetini veya maksut olan menfaatini izale veya ehemmiyetli bir suretle tenkis eden ayıplardan salim bulunmasını da mütekeffildir.

Bayi, bu ayıpların mevcudiyetini bilmese bile onlardan mesuldür.” hükmünü içermektedir. 

Aynı Kanun’un 202. maddesinde;

“Bayiin tekeffülü altındaki mebiin ayıbı anlaşıldığı zaman müşteri muhayyerdir. Dilerse mebii redde hazır olduğunu beyanla bey'in fesh edilmesini, dilerse mebii alıkoyup kıymetinin noksanı mukabilinde semenin tenzil olunmasını dava eder.

Hakim, müşterinin mebii ret davası üzerine hal icabı bey'in feshini muhik göstermiyorsa semenin tenzili ile iktifa edebilir.

Kıymetinin noksanı mebiin semenine müsavi ise müşteri ancak bey'in feshini talep edebilir.” düzenlemesine yer verilmiş iken; 203. maddesinde ise;

“Mebi, miktarı muayyen misli şeylerden ise müşteri dilerse fesih veya semenin tenzilinden hiç birini talep etmeyip mebiin ayıptan ari mislile değiştirilmesini dava edebilir.

Mebi, başka bir yerden gönderilmiyorsa bayiin de müşteriye derhal ayıptan ari mislini teslim ve müşterinin düçar olduğu zararı tamamen tazmin ederek aleyhine ikame edilecek davadan kurtulmağa salahiyeti vardır.” amir hükmü yer almaktadır. 

Taraflar arasındaki ihtilafın BK 194 ve devamı maddelerine göre çözümlenmesi gerekir. Buna göre; satıcı, satılandan yararlanmayı ortadan kaldıran ayıptan, ayıbın meydana gelmesinde kusuru olmasa bile alıcıya karşı sorumludur. Davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 25/3. maddesine göre ticari işlerde satılan malın ayıbı açıkça belli ise 2 gün, açıkça belli değil ise 8 gün içinde muayene etme ve tespit edilen ayıbın ihbarı zorunludur. Ayıbın gizli olması hâlinde, anılan 25. maddenin BK’nın 207. maddesine atfı nedeniyle nihayet altı ay içinde bu konudaki davanın açılması gerekmektedir.

Dosyadaki belirlemelerden davacının ayıbı usulüne uygun şekilde bildirdiği ve davanın süresinde açıldığı hususunda bir uyuşmazlık yoktur. 

Kanundaki düzenlemeler göstermektedir ki; satılanın ayıplı olduğunun anlaşılması üzerine alıcının BK’nın 202. maddesine göre alıcı satılanı iadeye hazır olduğunu beyanla satımın feshini veya satılanı muhafaza ile satış bedelinin indirilmesini isteyebileceği gibi, BK’nın 203. maddesine göre satılan muayyen misli şeylerden ise, satılanın ayıptan ari misli ile değiştirilmesini isteyebilir. Dava konusu olan araç miktarı belli ve misli ile temini mümkündür. Davacı tercih hakkını ayıptan ari yenisiyle değiştirilmesi yönünde kullanmıştır.

Davaya konu aracın D. marka L. M.V tipinde, 2009 model, 4 silindirli, dizel yakıtlı olduğu ve 26.08.2008 tarihinde tescil edildiği anlaşılmıştır. Davacı alınan beyanında aracı aldığı tarihten itibaren aracın direksiyonda titreme, kapılarında ayarsızlık, freninde sorun olduğu için ben doğrudan servise gittiğini, çeşitli işlemler yapılmasına rağmen servis tarafından tutanak düzenlenmediğini, araç 30.000 km’ye geldiğinde titremenin lastiklerden kaynaklandığını söylediklerinden kendi parası ile lastikleri değiştirdiğini, 40.000 km'ye geldiğinde de yağ lambasının yanıp söndüğünü belirtmiştir. Dosya kapsamında bulunan iş emirlerinden ve alınan bilirkişi raporlarından 17.09.2009 tarihinde 27.391 km’de garanti kapsamında sağ dikiz aynasının, 22.04.2010 tarihinde 43.826 km’de yağ eksiltiyor şikâyeti ile servise giren aracın piston segmanının, garanti kapsamında kol yatak takımının, 16.07.2010 tarihinde 51.515 km’de garanti kapsamında sağ ve sol rot başlarının, 28.07.2010 tarihinde 53.693 km’de garantiden aks keçesinin, tranself trj gibi parçalarının, 16.08.2010 tarihinde 55.854 km’de akünün, 22.09.2010 tarihinde 59.201 km’de bakım yapılarak soyulma olan direksiyon simidinin, 05.11.2010 tarihinde 62.372 km’de hidrolik direksiyon pompasının, 24.03.2011 tarihinde 76.209 km’de fren balatalarının, hava filtresinin, yağ filtresinin değiştirilmiş olduğu tespit edilmiş; sağ dikiz aynasının değişimi, lastiklerden dolayı aracın ses yapması gibi arızalar aracın değiştirilmesini gerektirecek arızalar olmadığından, arızaların garanti kapsamında onarımlarının bedelsiz yapılmış olması ve tekrarlamamış olması nedeniyle aracın değiştirilmesini gerektirecek şartların oluşmadığı, ancak motorun yağ yakması nedeni ile sökülerek segmanlarının değiştirilmiş olmasının motorun satışı sırasında gizli ayıplı olduğunu gösterdiği, zira bu arızanın sözleşmenin feshini gerektirebilecek nitelikte gizli ayıp olduğu, iş emirlerinden periyodik bakımlarını yaptırdığı anlaşılan dava konusu aracın 43.826 km’de demonte edilerek piston segman değiştirilmesinin normal bir süreç olmadığı, motorun normal veya muadillerininki gibi olmamasının, motor kusurlarının bulunmasının tahsis veya kullanım amacı bakımından tüketicinin beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran ve aracın ikinci el satış aşamasında değerini düşürücü nitelikte olduğu bahse konu hatadan dolayı tüketicinin herhangi bir kusur ve ihmalinin bulunmadığı yönünde görüş beyan edilmiştir.

Görüldüğü üzere aracın “0” km olarak sahibine teslim edildikten sonra, ardı ardına gerçekleşen arızalar nedeniyle birçok parçasının tamamen değiştirildiği; yapılan onarımlar sonucu arızaların giderilmiş olduğu; ancak bu arızaların giderilmesi amacıyla aracın birçok parçası değiştirilip, böylece aracın orijinal hâlini kaybettiği gibi, motorun da tamamen demonte edilerek parçalarının değiştirilmesinin gizli ayıp niteliğinde bulunduğu, arızalar giderilse bile alıcının araca duyduğu güvenin sarsılması nedeniyle araçtan beklediği yararı, konforu ve perfonmansı sağlayamadığı, davacı tarafça değişiklik talebi iletilmesine karşın, davalı yanın bu istemi yerine getirmediği, alıcının değer düşüklüğüne ilişkin zararı giderilerek de olsa aracı bu şekilde kullanmaya zorlanamayacağı, araçtaki bu nitelikte arızaların giderilmesinin aracın gizli ayıplı olduğunu ve değiştirilmesi şartlarının gerçekleşmediğini göstermeyeceği belirgindir. Bu nedenle yeniden bilirkişi raporu alınması somut dosya bakımından yargılamaya bir katkı sağlamayacaktır.

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında alınan bilirkişi raporunun yeterli olmadığı, araç üzerinde teknik inceleme yapılarak ayıpların onarıma rağmen devam edip etmediği, arızaların onarımından dolayı araçta bir değer kaybının olup olmadığı, davacının ücretsiz onarım talebinin içeriği, onarımdan dolayı araçta bir değer kaybının bulunup bulunmadığı, araçta meydana gelen arızaların sıklığı ve niteliğinin tespiti ile sonucuna göre, hak ve menfaatler dengesini aşırı ölçüde bozması halinde ayıp oranında bedel indirimi veya ücretsiz onarım isteme ya da misli ile değiştirme hakkının olup olmadığı da değerlendirilerek sonuca varılması gerektiği gerekçesiyle Özel Daire bozma kararı genişletilmek suretiyle kararın bozulması gerektiği yönünde görüş ileri sürülmüş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

Açıklanan tüm bu olgu ve yasal düzenlemeler, tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, dosyadaki tutanak ve kanıtlar karşısında; eldeki dava yönünden, aracın yenisi ile değiştirilmesini isteme koşulları gerçekleşmiştir. Mahkemece verilen direnme kararının gerekçesi, somut olaya uygun düşmemekle beraber sonuç olarak verilen kabul kararı yukarıda açıklanan gerekçelerle yerindedir.

Hâl böyle olunca mahkemenin direnme kararı yukarıda belirtilen bu değişik gerekçelerle onanmalıdır.

SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerle ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı (1.604,38TL) harcın temyiz edenden alınmasına, 6100 sayılı HMK'nın geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 08.10.2019 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

 

BİLGİ : Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nda bulunan 19 üyenin 16'sı ONAMA, 3'ü ise İLAVELİ BOZMA yönünde oy kullanmışlardır.

 

 

 

 

 

Karar İçeriği

13. Hukuk Dairesi         2017/9123 E.  ,  2020/5506 K.

 

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi

 

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı ilk derece mahkemesi sıfatıyla İzmir 3. Tüketici Mahkemesince 2016/2162 esas 2017/61 karar sayılı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı yapılan istinaf başvurusunun kısmen kabulüne kısmen reddine dair İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi'nin 2017/841-2017/1104 karar sayılı kararının süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

 

K A R A R

 

Davacı, 30.11.2011 tarihinde dava konusu otomobili satın aldığını, aracın üretim hatası nedeniyle sürekli arıza çıkardığını, bu haliyle aracın gizli ayıplı olduğunu ileri sürerek, dava konusu otomobilin ayıpsız misli ile değişimine, bunun mümkün olmaması halinde ise sözleşmenin iptali ile araç için ödenen bedelin iadesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalılar, açılan davanın haksız olduğunu ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuşlardır.

İlk derece yargılama makamınca, davanın kabulü ile, T.K.H.K'nın 4. ve 13. maddeleri gereğince gizli ayıplı olduğu anlaşılan 2012 model ... şasi nolu, İND ... motor nolu, 54.397,94 lira fatura bedelli ... plaka sayılı ... tip dizel aracın davalıya takyidatsız olarak iadesi ve 2.000,00 TL değer kaybının davalılara verilmesi halinde ayıpsız misli ile değiştirilmesine, infaz sırasında aracın temin edilememesi halinde İİK'nın 24. maddesi gereğince işlem yapılmasına karar verilmiş; davalıların istinaf talebi İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesince incelenerek; davalıların istinaf taleplerinin kısmen kabulüne, İzmir 3. Tüketici Mahkemesinin 21/02/2017 günlü 2016/2162 Esas 2017/61 karar sayılı kararının kaldırılmasına; davanın kabulüne, ayıplı aracın davalılara iadesine, 2.000,00 TL değer kaybının düşülerek 52.397,94 TL'nin teslim tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir. Bu karar, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı, dava konusu aracın gizli ayıplı olduğu gerekçesiyle misli ile değişimine bunun mümkün olmaması halinde ise sözleşmenin iptali ile araç için ödenen bedelin iadesine karar verilmesini talep etmiştir. Bu şekilde terditli olarak taleplerini ileten davacının öncelikli talebi dava konusu ayıplı ürünün misli ile değişimi yönünde olup; İİK'nun 24/4. maddesinde, "taşınır malın değeri ilamda yazılı olmadığı veya ihtilaflı bulunduğu takdirde, icra müdürü tarafından haczin yapıldığı tarihteki rayice göre takdir edilir." hükmünün varlığı karşısında dava konusu otomobilin mislinin stoklarda bulunmaması davacının terditli taleplerinden öncelikli olanın hüküm altına alınmasına engel teşkil etmemektedir. İlk derece mahkemesince de bu husus nazara alınarak doğru bir şekilde hüküm kurulmuş olup, bu husus nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle temyiz olunan kararın BOZULMASINA, HMK'nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 30/06/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

 

 

 

 

 

 

Hukuk Genel Kurulu         2017/633 E.  ,  2020/663 K.

 

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi

 

Taraflar arasındaki “ayıplı malın misli ile değişimi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İzmir 3. Tüketici Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalılar vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

 

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

Davacı vekili 02.11.2012 tarihinde işleme konulan tarihsiz dava dilekçesinde; müvekkilinin 25.08.2010 tarihinde Renault marka araç bayii olan davalı ... Otomobilcilik Yedek Parça Turz. Nak. İnş. San. Tic. Ltd. Şti.’den (... Oto. Ltd. Şti.) Symbol 2011 model sıfır km araç satın aldığını, iki ay sonra aracın sol arka çamurluğunun alt kısmındaki verniğin attığını fark ettiğini, bunun üzerine aracı yetkili servise götürdüğünü ve aracın boyanmış olduğunu öğrendiğini, davalılardan ayıp nedeniyle malın yenisi ile değiştirilmesi talebinde bulunduğunu ancak talebinin yerine getirilmediğini, bu hususta keşide ettiği ihtarnamesinden ve lehine tesis edilen tüketici hakem heyeti kararından da sonuç alamadığını ileri sürerek gizli ayıplı bulunan aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalılar Cevabı:

Davalı... Motorlu Araçlar İmal Satış A.Ş. (Mais A.Ş.) vekili cevabında; süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığını, araçta üretimden kaynaklı herhangi bir kusurun mevcut olmadığını, vernik atması şeklindeki problemin davacı hatasından da kaynaklanmış olabileceğini, garanti süresi boyunca sorunsuz kullanılan aracın, teslim tarihinden iki yıla yakın süre geçtikten sonra önemli vasıfta kabul edilemeyecek bir ayıp iddiasına dayanılarak misli ile değişim istenmesinin dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığı gibi değişime ilişkin yasal koşulların da oluşmadığını, değişim yönünde verilecek bir kararın davacının sebepsiz zenginleşmesine neden olacağını savunarak davanın reddini istemiştir.

Diğer davalı ... Oto. Ltd. Şti. ise davaya cevap vermemiştir.

Mahkeme Kararı:

İzmir 3. Tüketici Mahkemesinin 16.01.2014 tarihli ve 2012/1260 E., 2014/21 K. sayılı kararı ile; “… Tüketici seçimlik hakkını kullanırken objektif iyi niyet kuralları içerisinde hareket etmek zorundadır. Olayda ayıbın niteliği, tarafların hak ve menfaatleri gözetilmiş, misliyle değiştirmenin aşırı bir dengesizliğe neden olup olmadığı, bedel indirimi uygulanıp uygulanmayacağı değerlendirilmiştir.

Halen toplumun önemli bir kesiminin hayallerinden birisi başını sokacağı konut ise diğeri otomobil sahibi olmaktır. Araç edinebilmek amacıyla ya birikiminin çok önemli bir kısmını kullanmakta ya da kredi alıp ödeyebilmek için uzun sure temel ihtiyaçlarından dahi fedakârlık yapmaktadır.

Davacı bu koşullar altında ve hissiyatla uyuşmazlık konusu ürünü satın almış, ilk sahibi ve kullanıcısı olmuştur.

Satıcının sorumluluğu ayıpsız ve eksiksiz ürünü alıcıya teslim etmektir. Üretim kaynaklı ayıbı satıcı hatta üretici bilmeyebilir. Buna rağmen sonuçlarına katlanmak yasal zorunluluktur.

Bilirkişi raporu, yapılan boya ve tamirat işleminin anlaşılmasının önlenmesi açısından sol arka çamurluğa komple vernik atıldığı, boya ve vernik işçiliğinin iyi olmasının işlemin aracın tüketiciye tesliminden önce fabrika çıkışında veya fabrikadan bayiye getirilmesi sırasında veya bayide meydana geldiği ihtimalini ortaya koyduğu, bu nedenle boyama işleminin aracın tüketiciye tesliminden önce gerçekleştiği kanaatine varılmasında yeterli bulunmuştur.

Başka deyişle satışa sunulacak ayıplı mal üzerine ya da ambalajına imalatçı veya satıcı tarafından tüketicin kolaylıkla okuyabileceği şekilde "özürlüdür" ibaresi içeren bir etiket konulmadığı gibi satım aşamasından önce meydana gelen ayıp boyama ile alıcıdan gizlenmiş, malın ayıplı olduğu hususu tüketiciye verilen faturada belirtilmeden "0" km araç bedeli tahsil olunmuştur. Dolayısı ile satılan malın ayıbı, satıcı tarafından tüketiciden hile ile gizlenmiştir.

Olması gereken ya ayıplı hali ile aracın satışa sunulması ya da boyama işlemi yapıldığı tüketiciye belirtilerek, mevcut haliyle belirlenecek bedel üzerinden ikinci el olarak satışa sunmaktır.

Yoksa bu nedenle araçta oluşan değer kaybının satıcıdan tahsili ile davacıya bu duruma katlanmasını beklemek hakkaniyet kurallarına aykırıdır.

Boyama işlemi, araçta toplam 2.000,00 lira değer kaybına sebep olmuştur. Davacı aracı aldıktan iki ay sonra sol arka çamurluğun alt kısmındaki verniğin atmasını fark edilmeseydi satıcı değer kaybı kadar sebeb(p)siz zenginleşecekti. Davalının iyi niyetle bağdaşmayacak davranışının hukuken korunması mümkün görülmemiştir.

Kaldı ki; ayıplı, defolu ya da kusurlu bir ürünü indirimli fiyata alıp almama tüketicinin tercihine ve onun iradesine bağlıdır. Kusursuz "0" km üretim bedelini ödeyerek aldığı otomobilin sonradan gizli ayıplı çıkması nedeniyle ayıbın tür ve oranı gerekçe gösterilerek, tüketiciyi hukukî ilişkinin başlangıcında düşünmediği ve tercih etmediği seçime zorlamak 4077 sayılı Yasa’nın amaç ve emredici hükümlerine aykırılık oluşturacaktır” şeklindeki gerekçeyle davanın kabulüne ve dava konusu aracın ayıpsız misli ile değişimine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

Yerel Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde her iki davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

Yargıtay 13. Hukuk Dairesince 17.06.2015 tarihli ve 2014/15687 E., 2015/20682 K. sayılı karar ile; davalılar vekilinin sair temyiz itirazları reddedilmiş ve “…Dava, ayıp iddiasına dayalı olarak tüketicinin açtığı seçimlik hakların kullanılması istemine ilişkindir. Bilirkişi incelemesi ile araçta mevcut bulunan boya kusurunun boyanın orjinal olması nedeniyle üretimden kaynaklı olduğu mütalaa edilmiş, mahkemece bilirkişi raporu esas alınarak yazılı şekilde hüküm tesis edilmiştir. 4077 sayılı kanun gereğince tüketici, aldığı ürünün ayıplı çıkması halinde ayıplı malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi, bedel iadesi, ayıp oranında bedel indirimi veya ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Verilen kararın hak ve menfaatler dengesini aşırı ölçüde bozması halinde ayıp oranında bedel indirimi veya ücretsiz onarım isteme hakkının da değerlendirilmesi gerekecektir. Somut olayda da iadesine hükmedilen aracın satın alındığı tarih, davacının elinde uzun zaman boyunca herhangi bir yakınma olmaksızın kullanılmış olması, ayıbın mahiyeti dikkate alındığında mahkemenin ayıp oranda hakkaniyet gereği bedel indirimi seçeneğini değerlendirmemesi usul ve yasaya aykırı olup, hükmün bozulmasını gerektirir...” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

Mahkemece 03.11.2015 tarihli ve 2015/2314 E., 2015/2800 K. sayılı karar ile; ilk karar gerekçeleri tekrarlanmak suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

Direnme kararı süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

 

II. UYUŞMAZLIK

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olay bakımından dava konusu araçtaki boya kusuru nedeniyle aracın ayıpsız misliyle değişimi yönünde karar verilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

 

III. GEREKÇE

Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle "ayıp" kavramına kısaca değinmekte yarar vardır.

Tüketici hukukunda ayıba ilişkin düzenleme, uyuşmazlıkta uygulanması gereken 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un (TKHK) 4. maddesinde yer almaktadır.

Anılan maddenin 1. fıkrasında; “Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda yer alan veya satıcı tarafından vaat edilen veya standardında tespit edilen nitelik ve/veya niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mal veya hizmetler, ayıplı mal veya ayıplı hizmet olarak kabul edilir.” denilmekte, devam eden fıkralarda ise buna ilişkin biçimsel koşullar sayılmaktadır. Ayıplı bir malın bu hâliyle satışa çıkarılabilmesi mümkündür. Ancak bu durumda 4. maddenin altıncı fıkrasının “Satışa sunulacak ayıplı mal üzerine ya da ambalajına, imalatçı veya satıcı tarafından tüketicinin kolaylıkla okuyabileceği şekilde "özürlüdür" ibaresini içeren bir etiket konulması zorunludur.” şeklindeki birinci cümle düzenlemesi çerçevesinde (ikinci cümledeki istisna saklı kalmak kaydıyla) tüketici aydınlatılmalı ve aldanmasının önüne geçilerek uyarılmalıdır.

Kanun’un 4/2. maddesinde satın aldığı malda ayıbın ortaya çıkması hâlinde alıcının seçimlik haklarının nelerden ibaret olduğu belirtilmiş olup tüketici bu durumda, bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Söz konusu seçimlik haklar yönünden satıcı tüketicinin talebini yerine getirmekle yükümlüdür. Maddenin üçüncü fıkrası hükmüne göre satıcı ile birlikte İmalatçı-üretici, bayi, acente, ithalatçı ve 10. maddenin beşinci fıkrasına veya 10/B maddesinin dokuzuncu fıkrasına göre kredi veren, ayıplı maldan ve tüketicinin bu maddede yer alan seçimlik haklarından dolayı müteselsilen sorumludur.

4077 sayılı TKHK, tüketicinin ayıp nedeniyle doğan seçimlik haklarının kullanılması açısından herhangi bir sınır içermemektedir; ayıbın varlığı hâlinde tüketici seçimlik haklarından istediğini tercih edebilecektir. Ancak bazı durumlarda taraflar arasındaki ayıba ilişkin ihtilâfın çözümünde Kanun’un öngördüğü bu serbet tercih imkânı, somut olayın özellikleri dikkate alındığında adaletli bir sonuca ulaşılmasını engelleyebilir. 4077 sayılı Kanun’da bu hususa ilişkin açık düzenleme bulunmamakla birlikte Kanun’un 30. maddesinin “Bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde genel hükümler uygulanır.” hükmü uyarınca bu gibi durumlarda konuyla ilgili genel hükümlere başvurmak gerekecektir.

Bu kapsamda; satıcının ayıptan sorumluluğuna ilişkin olarak 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun “Tekeffüle müstenit dava” başlığı altında düzenlenen 202 ve devam maddeleri (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu, m. 217 vd.) önem taşımaktadır.

Uyuşmazlık konusu ile sınırlı olarak söz konusu hükümler incelendiğinde; anılan maddenin ikinci fıkrasındaki “Hakim, müşterinin mebii ret davası üzerine hal icabı bey'in feshini muhik göstermiyorsa semenin tenzili ile iktifa edebilir.” hükmünde hâkime, somut olayın özelliklerine göre sözleşmenin feshi talebi adil bulunmazsa semen tenziline hükmedebilme imkânı tanındığı görülecektir.

Bazı durumlarda ise ayıba bağlı seçimlik haklar yönünden tüketicinin tercihi, ayıbın şekli, malın değeri, ayıbın ileri sürülüş süreci gibi her somut olayda farklılık taşıyan kıstaslar çerçevesinde 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2/2. maddesindeki hakkın kötüye kullanılması hâli olarak dahi değerlendirilebilecek ve hâkimin dürüstlük kuralına uygun olmayan tercihe müdahalesi gündeme gelecektir.

Hâl böyle olunca 4077 sayılı Kanun’da bu yöne ilişkin açık hüküm bulunmamasına rağmen son dönemde alınan yargısal kararlarda (örneğin Hukuk Genel Kurulunun 07.06.2017 tarihli, 2017/13-653 E., 2017/1085 K.; 06.11.2015 tarih, 2015/13-2692 E., 2015/2487 K. sayılı kararları) tüketicinin tercihi yönünde verilecek hükmün hak ve menfaatler dengesini aşırı ölçüde bozar mahiyette olmaması gerekliliğine değinilmiştir.

Nitekim, 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un hazırlanmasında da dikkate alındığı bilinen Avrupa Parlamentosu ve Konseyi 25.05.1999 tarih, 1999/44/EC sayılı Tüketici Mallarının Satımının ve İlgili Garantilerin Bazı Yönleri Hakkında Yönergesine de konu olmuş, Yönerge’nin 3/6 maddesinde ayıbın önemsiz olması hâlinde tüketicinin sözleşmeden dönemeyeceği belirtilmiştir. Somut olayda uygulama imkânı bulunmamakla beraber, 6502 sayılı Kanun’un 11. maddesinin üçüncü fıkrasındaki “Ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiştirilmesinin satıcı için orantısız güçlükleri beraberinde getirecek olması hâlinde tüketici, sözleşmeden dönme veya ayıp oranında bedelden indirim haklarından birini kullanabilir. Orantısızlığın tayininde malın ayıpsız değeri, ayıbın önemi ve diğer seçimlik haklara başvurmanın tüketici açısından sorun teşkil edip etmeyeceği gibi hususlar dikkate alınır.” hükmü de 4077 sayılı Kanun döneminde doğan yasal düzenleme ihtiyacına cevap verir mahiyette olması yönünden değerlidir.

Seçimlik haklarına ilişkin tercihinde tüketicinin serbestliği asıl olduğundan, hak ve nesafet dengesinin gözetiminde somut olayın özelliklerinin titizlikle değerlendirilmesi gerekliliği gözden kaçırılmamalıdır.

Eldeki davada da, satın alınan aracın sol arka çamurluğundaki soyulmanın üretimden kaynaklı gizli ayıp mahiyetinde olduğu hükme esas alınan bilirkişi raporuyla tespit olunmuş ve davalılar vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazları da Özel Dairece reddedilerek bu husus kesinleşmiş; davalılar vekilinin ayıptan sorumlu olmadıkları yönündeki temyiz itirazları bu sebeple Hukuk Genel Kurulu incelemesi dışında kalmıştır.

Yapılan açıklamalar ışığında Yerel Mahkeme ve Özel Daire arasındaki uyuşmazlık irdelendiğinde; davacı tüketici 27.08.2010 tarihinde satın aldığı sıfır aracının, çok kısa bir süre sonra çamurluğundaki verniklerin kalktığını fark etmiş, durumu yetkili servis önüne taşımış ancak sözlü taleplerinden sonuç alamayarak Bornova 2. Noterliğinin 09.02.2011 tarihli 2638 yevmiye numaralı ihtarnamesini keşide ederek davalı... A.Ş.’den mağduriyetinin giderilmesini talep etmiştir. İhtarnamenin karşılık bulmaması üzerine tüketici 30.04.2012 tarihinde İzmir Tüketici Sorunları İl Hakem Heyetine başvurmuş ve aracın misli ile değişiminin gerektiği yönünde tüketici lehine delil mahiyetindeki (4077 sayılı Kanun, m. 22/6-1. cümle gereği) 12.06.2012 tarihli karar tesis edilmiştir. Tüketici satın aldıktan çok kısa bir süre sonra ortaya çıkan ve satım anında kendisinden gizlendiği çekişmesiz olan ayıp nedeniyle araçtan beklediği faydayı elde edemediğinden aracın ayıpsız misli ile değişimi yönündeki hukuken korunan arzusunu tüm bu çabalarına rağmen elde edemeyerek 02.11.2012 tarihinde eldeki davayı açmıştır.

Özel Dairece “Somut olayda da iadesine hükmedilen aracın satın alındığı tarih, davacının elinde uzun zaman boyunca herhangi bir yakınma olmaksızın kullanılmış olması, ayıbın mahiyeti dikkate alındığında mahkemenin ayıp oranında hakkaniyet indirimi seçeneğini değerlendirmemesi” bozma nedeni yapılmış ise de Mahkemece tesis edilen ilk kararda bu yön açıkça tartışılmış ve misli ile değişimin taraflar arasındaki hak ve nesafet dengesini bozmayacağı açıklanmıştır. Gerçekten de tüketici, satın aldığı aracın sıfır kilometre araçlardan haklı olarak bekleneceği üzere, hasarsız olduğu düşüncesi ile sözleşmeyi imzalamış ve bu niteliğe göre bedelini ödemiştir. Ne var ki araç satış öncesi aşamada hasar görmesi yahut kusurlu imal edilmesi nedeniyle işlem görmüş ve bilirkişi tarafından da tespit edildiği üzere renk farklılığı olmaması için bagaj kapağına da boya taşırılarak ve boyanın orijinalliği bozularak kusurlu onarımlarla ayıp gizlenmek istenmiştir. Oysa 4077 sayılı Kanun’un 4. maddesinin altıcı fıkrasının birinci cümlesi gereği, satışa ayıplı şekilde sunulan malda bu yöne ilişkin bir açıklama ve uyarının bulunması zorunludur. Gerek ayıbın açıklanan bu mahiyeti gerekse kusurlu onarımlarla kendisinden gizlenen ayıbın satımdan çok kısa bir süre sonra ortaya çıkması ve hemen akabinde tüketicinin hakkını elde edebilmek için tüm yasal yolları takip etmesi göz önünde bulundurulduğunda somut olay bakımından malın ayıpsız misli ile değişimine karar verilmesinin hukuka uygun olduğu sonucuna varılmıştır.

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, araçtaki ayıbın onarım masrafı ve onarıma bağlı değer kaybı toplamının yalnızca 2.000,00TL olduğu, malın değerine kıyasla ayıbın hafifliği dikkate alındığında misli ile değişim yönünde karar verilmesinin taraflar arasındaki hak ve nesafet dengesini bozacağı, bu nedenle Özel Daire kararındaki nedenlerle direnme hükmünün bozulması gerektiği yönünde dile getirilen görüş, açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

Sonuç itibariyle usul ve yasaya uygun direnme hükmünün onanmasına karar verilmiştir.

 

IV. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle;

Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,

Aşağıda dökümü yazılı (1.502,96TL) harcın temyiz edenlerden alınmasına,

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.09.2020 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

 

 

T.C.

YARGITAY

Hukuk Genel Kurulu

ESAS NO      : 2017/13-563

KARAR NO   : 2019/605

T Ü R K   M İ L L E T İ   A D I N A

Y A R G I T A Y   İ L A M I

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ           : Bakırköy 1. Tüketici Mahkemesi

TARİHİ                     : 21/10/2014

NUMARASI              : 2014/2023 - 2014/1059

DAVACI                    : E.Y. İ. vekili Av. M.Y.

DAVALI                    : T.H. Mobilya ve Dekorasyon Ürünleri Ticaret San. ve Tic. A.Ş. vekili Av. Z.I.G.

Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Bakırköy Tüketici Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 13.06.2013 tarihli, 2012/364 E., 2013/738 K. sayılı karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 12.03.2014 tarihli, 2013/30505 E., 2014/6963 K. sayılı kararı ile; 

“... Davacı, 29.4.2007 tarihinde aldığı buzdolabının dondurucu kısmının 3.10.2009 tarihinde eritmeye başladığını,servis tarafından yapılan inceleme neticesinde 1.10.2010 tarihinde fanında sorun olduğu gerekçesi ile yeni fan takıldığını, bir müddet sonra yeniden arızalandığını ve servise alındığını, tamirin mümkün olmadığını ileri sürerek ayıplı mal bedeli olan 8.323,14 TL'nin ve uğranılan 950 TL masrafın aynı şekilde davalıdan alınmasına karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davanın zamanaşımına uğradığını ve bedel iadesinin koşullarının oluşmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

1- Dava, ayıplı mal nedeni ile bedelin iadesi ve masrafların istemine ilişkindir. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 4. maddesi hükmü gereğince tüketici, satın aldığı malın ayıplı olduğunun anlaşılması halinde satıcıdan, verdiği bedelin iadesini, ayıp nispetinde bedelin tenzilini, ayıbın giderilmesi için gerekli onarımın yapılmasını, son olarak da ürünün yenisi ile değiştirilmesini isteyebilir. Aynı Kanunun 4/4. maddesinde de, "Bu madde ile ayıba karşı sorumlu tutulanlar, ayıba karşı daha uzun bir süre ile sorumluluk üstlenmemişlerse, ayıplı maldan sorumluluk, ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile, malın tüketiciye teslimi tarihinden itibaren iki yıllık zamanaşımına tabidir. hükmü bulunmaktadır. Davacı, davaya konu buzdolabını, 29.4.2007 tarihinde satın aldığına ve yasanın öngördüğü 2 yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonra servise 3.10.2019 tarihinde başvurduğuna 2013/30505 2014/6963 göre davalının zamanaşımı itirazı da dikkate alınarak zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir...”

gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davalı vekili 

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava ayıp nedeniyle sözleşmeden dönme ve tazminat istemine ilişkindir.

Davacı vekili 16.04.2014 tarihli dava dilekçesinde müvekkilinin 29.04.2007 tarihinde davalı firmadan 8.323,14TL karşılığında satın aldığı buzdolabının dondurucu kısmının 03.10.2009 tarihinde arızalandığını, aynı tarihte yetkili servis tarafından işlem yapıldığını ve iç fanın değiştirildiğini, buna rağmen arızanın aralıklarla devam ettiğini, 01.10.2010 tarihinde tekrar servis çağırıldığını ve yeni fan takıldığını, soğutmama sorununun devam etmesi nedeniyle 24.11.2011 tarihinde yeniden servis çağırıldığını ve bu kez müvekkilinden 950TL tamir ücreti tahsil edildiğini, arızanın yine giderilemediğini ve 28.12.2011’de cihazın servis tarafından tamir için atölyeye alındığını, bu nedenle iyice mağdur olan müvekkilinin yeni bir buzdolabı almak zorunda kaldığını, 2012 yılı Ocak ayı içerisinde elektronik kart ve fanının değiştiği ve artık soğutmada sorunun kalmadığı söylenerek malın müvekkiline teslim edildiğini, ancak teslim edildiği günün akşamında yine terleme ve eritme yaptığı gibi metalik kurum da dökmeye başladığını, servis elemanlarının tamirin mümkün olmadığı yönünde rapor tutacaklarını söylediklerini fakat daha sonra cihazın yeniden atölyeye alınması gerektiğini belirterek 01.02.2012 tarihinde tekrar buzdolabının müvekkilinden alındığını ve hâlihazırda teslim edilmediğini, mağduriyetin giderilmesi için 22.03.2012 tarihli ihtarname ile davalıya başvurulmasına rağmen sonuç alınamadığını, her defasında cihazın düzeleceği umuduyla oyalanan müvekkilinin artık dolabı servisten almak istemediğini ileri sürerek malda bulunan gizli ayıp nedeniyle satış bedeli olan 8.323,14TL ile tamir için tahsil edilen 950TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (TKHK) hükümlerine dayanılarak açılan davada ayıptan sorumluluk için Kanun’un 4. maddesinde öngörülen iki yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, seçimlik haklardan onarım hakkını kullanan tüketicinin bedel iadesi talebinde bulunamayacağını, Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin 14. maddesinde öngörülen garanti süresi içerisinde aynı arızanın dörtten fazla meydana gelmesi şartının da somut olayda söz konusu olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece dava konusu malda üretimden kaynaklı gizli ayıp bulunduğu ve hâlen ayıbın giderilmemiş olduğunu tespit eden bilirkişi raporu esas alınarak davanın kabulüne karar verilmiştir.

Davalı vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece yukarıda karar başlığında yazılı gerekçelerle bozulmuştur.

Yerel Mahkemece, garanti süresi dolduktan sonra ürünün arızalanması hâlinde zamanaşımının işleyip işlemeyeceği konusunda Özel Daire ve Hukuk Genel Kurulunun tüketici lehine kararlarının bulunduğu, buna göre satın alınan maldaki ayıp satıcının ağır kusur veya hilesi ile gizlenmişse zamanaşımı süresinin işleyemeyeceğinin kabul edildiği, servisin tüketiciyi sonuç alamayacağı tamirlerle oyaladığı durumlarda da aynı uygulamanın söz konusu olduğu, bilirkişinin maldaki ayıbın imalat hatası olup tüketicinin faydalanmasına imkân vermeyen, süreklilik arz eden mahiyette bulunduğu yönündeki tespiti de dikkate alındığında eldeki davada zamanaşımının uygulanamayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; satın alınan malda garanti süresi dolduktan sonra meydana gelen ve süreklilik arz ederek giderilmesi mümkün olmayan arıza yönünden davalı satıcının 4077 sayılı TKHK’nın 4/4. maddesine dayanarak ileri sürdüğü zamanaşımı def’inin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle zamanaşımı kavramına kısaca değinmek gerekirse;

818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 125-140., 6098 Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 146-161. maddeleri arasında düzenlenen zamanaşımı, hakkın ileri sürülmesini engelleyici nitelikte olup alacak hakkının alacaklı tarafından yasanın öngördüğü süre ve koşullar içinde talep edilmemesi hâlinde dava yoluyla elde edilebilme olanağından yoksun kalınması sonucunu doğurur.

Zamanaşımına uğrayan alacağın tahsili hususunda devlet kendi gücünü kullanmaktan vazgeçmekte, böylece söz konusu alacağın ödenip ödenmemesi keyfiyeti borçlunun iradesine bırakılmaktadır. Şu hâlde zamanaşımına uğrayan alacak ortadan kalkmamakla beraber artık doğal bir borç (Obligationaturalis) hâline gelmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki, alacağın salt zamanaşımına uğramış olması, onun eksik bir borca dönüşmesi için yeterli olmayıp borçlunun kendisine karşı açılmış olan alacak davasında alacaklıya yönelik bir def'ide bulunması şarttır (Reisoğlu, S.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1998, s.334 vd.; Kuru, B./Arslan, R./Yılmaz, E.: Medeni Usul Hukuku, Ankara 1995, s.304 vd.; Üstündağ, S.: Medeni Yargılama Hukuku, İstanbul 1997, s.346 vd.; Pekcanıtez, H./Atalay, O./Özekes, M.: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2009, s.323; HGK’nın 05.05.2010 tarihli ve 2010/8-231 E., 2010/2553 K.; 3.5.2006 tarihli ve 2006/4-232 E. - 269 K. sayılı kararları).

Yargıtayın istikrar kazanmış son uygulamalarına göre, zamanaşımı hukuki niteliği itibariyle, maddi hukuktan kaynaklanan bir def'i olup, usul hukuku anlamında ise bir savunma aracıdır [Kuru, s.1761; Von Tuhr,A.:Borçlar Hukuku (C.Edege Çevirisi), Ankara 1983, Cilt:1-2, s.688 vd.; Canbolat, F.:Def’i ve İtiraz Arasındaki Farklar ve İleri Sürülmesinin Hukuki Sonuçları, EÜHF Dergisi, Cilt:III, Sayı:1, Kayseri 2008, s.255 vd.; HGK’nın 06.04.2011 tarihli ve 2010/9-629 E., 2011/70 K.; 09.10.2013 tarihli ve 2013/4-36 E., 2013/1457 K.; 12.03.2014 tarihli ve 2013/4-544 E., 2013/315 K.sayılı kararları]. 

Nitekim, Türk-İsviçre öğretisinde ağırlıklı görüşün ve İsviçre Federal Mahkemesinin de, zamanaşımını maddi hukuka ilişkin bir kavram olarak kabul ettikleri anlaşılmaktadır (Erdem, M.: Özel Hukukta Zamanaşımı, 1. baskı, İstanbul 2010, s.8, dipnot 15-16).

Hem mülga BK’nın 125. maddesi hem de TBK’nın 146. maddesi ile alacak haklarının tabi olacağı genel zamanaşımı süresi on yıl olarak düzenlemiştir. Ancak madde metninde de açıklandığı üzere kanun koyucu tarafından bunun aksine yasal düzenleme yapılabilir.

Nitekim yürürlük tarihi itibariyle somut uyuşmazlıkta uygulanması gereken 4077 sayılı TKHK’nın tüketicinin ayıp nedeniyle sahip olduğu seçimlik haklara ilişkin zamanaşımı süresini öngören 4/4. maddesi şu şekildedir:

“Bu madde ile ayıba karşı sorumlu tutulanlar, ayıba karşı daha uzun bir süre ile sorumluluk üstlenmemişlerse, ayıplı maldan sorumluluk, ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile malın tüketiciye teslimi tarihinden itibaren iki yıllık zamanaşımına tabidir. Bu süre konut ve tatil amaçlı taşınmaz mallarda beş yıldır. Ayıplı malın neden olduğu her türlü zararlardan dolayı yapılacak talepler ise üç yıllık zamanaşımına tabidir. Bu talepler zarara sebep olan malın piyasaya sürüldüğü günden başlayarak on yıl sonra ortadan kalkar. Ancak, satılan malın ayıbı, tüketiciden satıcının ağır kusuru veya hile ile gizlenmişse zamanaşımı süresinden yararlanılamaz.”

Bu düzenlemeye göre ayıptan sorumluluk, ayıp sonradan ortaya çıkmış olsa dahi iki (taşınmazlarda beş) yıllık zamanaşımı süresiyle sınırlıdır. Kural bu olmakla birlikte maddenin son cümlesinde istisna öngörülmüş ve ağır kusur veya hile ile ayıbı tüketiciden gizleyen satıcının zamanaşımı süresinden yararlanamayacağı hüküm altına alınmıştır.

Bu açıklamalardan sonra uyuşmazlığa gelindiğinde;

Davacı davalı firmadan satın aldığı buzdolabının soğutma işlevini yerine getirememesi nedeniyle 2009 yılında bir, 2010 yılında bir, 2011 yılında ise iki kez yetkili servislere başvurmuş, en son 2012 yılında yine aynı sorunun giderilememesi üzerine malı teslim almak istemeyerek davalıya gönderdiği ihtarname ile zararının giderilmesini talep etmiştir. Davalı satıcı sattığı ürünün onarımını yetkili servisler eliyle yürütmekte olup davacının tüm başvurularına rağmen arızanın giderilemediği dosya kapsamı ile sabit olduğundan somut olayda üretimden kaynaklı gizli ayıp mahiyetindeki arıza yönünden davalı satıcının ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekir. 

Hâl böyle olunca yerel mahkemece davalının 4077 sayılı TKHK’nın 4/4. maddesinin son cümlesi hükmü gereğince davalının zamanaşımı def’ini yerinde görmeyerek verdiği direnme kararı usul ve yasaya uygun olup yerindedir. 

Ne var ki, Özel Dairece bozma nedenine göre davalı vekilinin işin esasına ilişkin temyiz itirazları incelenmediğinden bu konuda inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun olup davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 13. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA GÖNDERİLMESİNE, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440/III-1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 23.05.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi. 

 

Yargıtay'dan ‘Triger kayış' kararı

Yıllardır hayalini kurduğu sıfır otomobili alan tüketici, henüz 52 bin kilometrede olan aracın triger zinciri kopunca mahkemenin yolunu tuttu. Yenisiyle değiştirin talebi mahkemeden dönünce devreye Yargıtay girdi.

26 Ekim 2021 Salı, 11:07
 

Yargıtay'dan ‘Triger kayış' kararı

Abone Olgoogle-news

İçtihat Bülteni'nden edinilen bilgiye göre; 15 Mart 2012'de bayiden sıfır Citroen marka otomobil alan F.D., düzenli olarak yetkili serviste bakımını yaptırdığı aracın henüz 56 bin kilometredeyken triger zinciri kopmasıyla hayatının şokunu yaşadı.

 

 

Tüketici Mahkemesi'nin yolunu tutan mağdur sürücü, periyodik bakımlarını satın aldığı bayinin bünyesinde faaliyet gösteren serviste düzenli olarak yaptırdığını, otomobilin 4 sene sonra 52 bin kilometrede çalıştırılmak istendiğinde uyarı vermeksizin çalışmadığını öne sürdü. Çekici ile davalının yetkili bayii ve servisine götürüldüğünü, triger zincirinin kopmuş olduğu tespitinin yapıldığını dile getirdi.

52 bin kilometrede motor zincirinin zarar görmesinin mümkün olmadığını, mahkemece hazırlatılan bilirkişi raporunda araçtaki arızanın üretim hatasından kaynaklandığının belirtildiğini, otomatik vites araçta zincir değişikliğinin belirli durumlarda yapılması gerektiğini ileri sürerek, otomobilin satış bedeli olan 65 bin TL.'nin ödeme tarihi olan 15/03/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, mümkün olmadığı takdirde şimdilik araçta meydana gelen arızanın giderimi bakımından kusursuz benzeri tutarı olan 1.000 TL ile araçtaki değer kaybı tutarı olan 500 TL'nin yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istedi.

YARGITAY DEVREYE GİRDİ

Davalı bayi ise davacının aracını 15/03/2012 tarihinde satın aldığını, ayıba karşı tekeffül sorumluluğuna ilişkin iddiasının 15/03/2014 tarihinde sona erdiğini, davacının ise iddiasını 18/05/2016 tarihindeki dilekçesiyle ileri sürdüğünü hatırlattı. Bu haliyle zamanaşımı süresinin dolduğunu, davacının aracın bakımlarını zamanında yaptırmayarak triger dişlerinin zarar görmesine neden olduğunu, hasarın davacının kullanımından kaynaklandığını öne sürdü. Mahkeme; ayıbın gizlenmesinde satıcının ağır kusurunun olduğuna veya ayıbı tüketiciden gizlediğine yönelik bir kanaat oluşmadığı gerekçesiyle davanın iki yıllık garanti süresinden sonra açılmış olması nedeniyle reddine karar verdi. Davacı F.D. tarafından istinaf kanun yoluna başvuruldu. Bölge Adliye Mahkemesi, davacının istinaf başvurusunun reddine karar verdi. Hüküm davacı tarafından temyiz edilince devreye Yargıtay 3. Hukuk Dairesi girdi.

Yüksek mahkeme normal şartlarda bir aracın triger zincirinin 120 bin ile 180 bin kilometre arasında kopabileceğine dikkat çekti. Emsal nitelikteki kararda şu ifadelere yer verildi:

“Tüketicinin gizli ayıp iddiası üzerine gerek delil tespiti sırasında gerekse yargılama sırasında alınan bilirkişi raporlarında triger zincirinin muhafaza altında olduğundan yabancı cisim girerek kırılmasının söz konusu olamayacağı anlaşılmıştır. Zincirin uzaması ya da zincir bakımının zamanında yapılmaması sebebiyle zincir gergi sisteminin bozulması sonucunda bu zincirin gevşeyerek kırılabileceği, triger zinciri bakımlarının 120.000-180.000 km aralığında yapılması gereken bir bakım türü olduğu ortaya çıkarılmıştır. Ancak dava konusu aracın 56.285 kilometredeyken triger zincirinin kırılmış olmasının kullanıcı hatası olmayıp üretim ve malzeme hatasından kaynaklı olduğu belirtilmiştir. Her ne kadar mahkemece; davanın garanti süresi içerisinde açılmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiş ise de, söz konusu arızanın kullanımdan kaynaklı olamayacağı, dışarıdan gelecek müdahalelere kapalı bir şekilde muhafaza altına alınmış olan triger zincirinin kırılmasının davalının ağır kusurundan ileri gelen gizli ayıp niteliğinde olduğu anlaşıldığından bu ayıp karşısında zamanaşımı süresinin tamamlanmasından söz edilemeyeceği gibi davacının garanti hükümlerine dayalı olarak da böyle bir dava açmasını engelleyen yasal düzenleme bulunmamaktadır. Mahkemece bu ilkeler çerçevesinde uyuşmazlığın esasının incelenmesi gerekirken davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına, Tüketici Mahkemesi'nin hükmünün bozulmasına oy birliği ile karar verilmiştir.”


Hukuk Genel Kurulu         2017/898 E.  ,  2021/88 K.


"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi




1. Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin kararın davalı vekili ve ferî müdahil vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı vekili ve ferî müdahil vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan mülga1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla değişikliği öncesi hâliyle 438. maddesinin ikinci fıkrası gereğince direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağından fer’i müdahil vekilinin duruşma isteğinin reddine karar verildikten sonra gereği görüşüldü:


I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 18.04.2011 tarihinde davalı şirketten Mercedes Benz marka Sprinter model aracı 79.750TL’ye satın aldığını, aracın 2 yıl garantili olarak satıldığını ve 22.04.2011 tarihinde trafiğe çıktığını, aracın ilk 20.000 km bakımından sonra yağ ikaz lambasının yandığını ve 21.500 km’de uyarı verdiğini, servis kontrolünde yağa mazot karıştığı için yağ artışı gerçekleştiğinin ve araçtan yağ salındığının belirlendiğini, araçtaki yağ sorunu nedeniyle 07.04.2012, 09.07.2012, 11.07.2012 ve 31.07.2012 tarihlerinde servise alındığını, yağ sorununun sürekli tekrar ettiğini, her seferinde davalı tarafından geçici çözümler üretildiğini, Antalya 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2013/1 D. İş sayılı dosyası ile araç üzerinde tespit yaptırdıklarını, bilirkişi raporunda aracın ayıplı olduğunun tespit edildiğini, bunun üzerine davalıya ihtar gönderilerek değişim veya bedel iadesinin talep edildiğini, davalının garanti kapsamında onarım gerçekleştirdiğini iddia ederek taleplerini kabul etmediğini, araçtaki ayıbın müvekkilinden kasıtlı olarak gizlendiğini ileri sürerek davanın kabulü ile aracın davalı tarafından geri alınarak araç bedeli olan 79.750TL’nin dava tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; araçta meydana gelen arızanın gizli ayıptan kaynaklı olmayıp, aracın kullanımından kaynaklandığını, aracın kitapçığında sık sık kısa mesafe ya da yoğun dur-kalk şeklinde kullanıldığında rejenerasyon işlemi tamamlanmadan kesilebildiğini, sık sık kesilen rejenerasyon nedeniyle dizel partikül filtresinin temizleme işleminin tamamlanmadığını, sonuç olarak motor yağına yakıt karışabildiği ve motor yağ seviyesi ikazının yanabileceğinin açıklandığını, aracın kullanımı ile ilgili ayrıntılı bilgi vermek amacıyla “Sprinter Talimatı için Tamamlayıcı Bilgiler” föyü hazırlanarak davacıya verildiğini, bu föyde sık sık kısa mesafe ya da yoğun dur-kalk şeklinde kullanılan araçların rejenerasyonunun desteklenmesi için yaklaşık 500 km’de bir en az 20 dakika otoban veya uzun mesafe sürüşü yapmalarının tavsiye edildiğini, müvekkili şirket tarafından araçta meydana gelen arızanın garanti kapsamında tamir edilerek her defasında sorunsuz şekilde davacıya teslim edildiğini, aracın kullanım talimatında belirtilen şekilde kullanılmadığını ve söz konusu arızalara davacının kendisinin sebebiyet verdiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Ferî Müdahil Cevabı:

6. Ferî müdahil vekili cevap dilekçesinde; dava dilekçesinde ayıp olarak belirtilen durumun imalat hatası olmadığını, kullanıcının aracı kullanım kılavuzu şartları dışında kullanmasından ileri geldiğini, davacının aracı sürekli olarak kısa mesafelerde düşük devir ve düşük hızlarda kullandığını, kullanım kılavuzundaki uyarıları dikkate almadığını, kendi eylemiyle otomatik temizleme sisteminde arızalar meydana gelmesine neden olduğunu, belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme Kararı:

7. Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 18.03.2014 tarihli ve 2013/52 E., 2014/116 K. sayılı kararı ile; aracın davacı tarafından okul servisi olarak kullanılmak üzere alındığı ve araçtaki şikâyetin nedeni konusunda da taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığı, ihtilafın araçtaki bu şikâyetlerin ayıp olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği noktasında olduğu, aracın davacının beklediği faydayı azaltan özelliklere sahip olduğu ve bu haliyle gizli ayıplı olduğu, davalının araca 2 yıl garanti verdiği ayrıca davalıların sunduğu raporlardan anlaşılacağı üzere dava konusu araç modeli ile ilgili genel bir problem olduğunun anlaşıldığı, davalının aracın bu probleminin kullanıcı hatasından kaynaklandığını ve aracın bu arızayı vermemesi için her 500 km’de bir otoyolda veya şehirlerarası yolda 20 dakika yüksek sürat ve devirde kullanılması gerektiğini savunduğu, davalının bu savunmasının genel maksatla kullanılan araçlar açısından doğru olabileceği ancak davacının aracı okul taşıtı olarak kullanmak üzere aldığı, aracın sürekli şehir içinde kullanılacağının davalı satıcının bilgisi dahilinde olduğu, davalının aracı okul taşıtı olarak dizayn edip sattığı, okul taşıtlarının büyükşehir sınırları dışına çıkışının İl Trafik Komisyonunun 17.03.1999 tarihli kararı ile yasaklandığı, bunun da davalı tarafından bilinmesi gereken durum olduğu, davalının aracın bu özelliğini davacıya ayrıca bildirdiğine ve buna rağmen davacı tarafından satın alındığına dair bir delil sunmadığı, aracın bu özelliğinin davacıdan gizlenmesi nedeniyle davanın süresinde açıldığının kabul edildiği, davaya konu araç satın alındığında davacının kendisinden beklediği faydayı sağlayamayacak derecede ayıplı olduğu, bu nedenle davacının aracın bedelini talep hakkının olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile 79.750TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

8. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili ve ferî müdahil vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

9. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince 02.06.2015 tarihli ve 2014/10988 E., 2015/8176 K. sayılı kararı ile;

“…Davacı vekili, davalı şirketten satın alınan araçta, üretimden kaynaklanan ayıp olduğunu, değişim veya bedel iadesi yönündeki keşide ettikleri ihtarnamenin sonuçsuz kaldığını iddia ederek, aracın davalı satıcı firma tarafından geri alınarak araç bedeli 79.750 TL'nin ticari faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevabında, araçtaki arızanın, gizli ayıptan kaynaklı olmayıp, aracın kullanımından kaynaklandığını, müvekkili şirketçe servis olarak araçta meydana gelen zararın garanti kapsamında tamir edildiğini, sorunsuz olarak teslim edildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Fer'i müdahil Mercedes Benz Türk A.Ş. vekili, müvekkili şirketin dava konusu aracın yetkili ithalatçısı olup, davanın kabulü halinde davalı bayi tarafından müvekkili şirkete rücu edileceğinden davalı yanında fer'i müdahale talebinde bulunduklarını, davada zamanaşımı süresinin dolduğunu, araçta imalat hatası olmadığını, davacının aracı kötü kullanımından kaynaklanan arızaların meydana geldiğini, davacı talebinin koşullarının bulunmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece iddia, savunma ve toplanan delillere göre, davaya konu aracın okul servisi olarak kullanılmak üzere alındığı, ancak aracın davacının araçtan beklediği faydayı azaltan özelliklere sahip olduğu bu haliyle araçta gizli ayıp olduğu, davalının aracın bu arızayı vermemesi için her 500 km'de bir otoyolda veya şehirlerarası yolda 20 dakika yüksek sürat ve devirde kullanılması gerektiğini ileri sürdüğü, oysa davacının aracı okul taşıtı olarak kullanmak üzere aldığı, aracın sürekli şehir içinde kullanılacağının davalı satıcının bilgisi dahilinde olduğu, zira aracı kendisinin okul taşıtı olarak dizayn edip sattığı ve okul taşıtına uygun olup olmadığını bilen kişi olduğunu, İl Trafik Komisyonunun 17.03.1999 tarihli kanun ile okul taşıtlarının büyükşehir dışına çıkışının yasaklandığı, bunun davalı tarafından bilinmesi gerektiği, el kitabında bu hususun yazdığını söyleyerek davalının bu sorumluluktan kurtulamayacağı, davalının, aracın bu özelliğini davacıya ayrıca bildirdiğine ve buna rağmen davacı tarafından satın alındığına dair bir delil sunulmadığı, davalının, davacıdan aracın okul taşıtına engel halinin gizlendiği, bu nedenle davacının aracın bedelini talep etme hakkına sahip olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili ve fer'i müdahil vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, satılan malın ayıplı olduğu iddiasına dayanmaktadır. Davalı taraf arızanın kullanım hatasından kaynaklandığını savunmaktadır. Bu durumda mahkemece konusunda uzman bir bilirkişi veya bilirkişi heyetine inceleme yaptırılarak araçta ayıp olup olmadığının ve varsa bunun kullanım hatasından kaynaklanıp, kaynaklanmadığının tespit ettirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken bu yönde inceleme yaptırılmadan eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

10. Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 24.11.2015 tarihli ve 2015/826 E., 2015/880 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeler yanında davalının kullanım hatası olarak ileri sürdüğü hususun, "aracın bu arızayı vermemesi için her 500 km’de bir otoyolda veya şehirlerarası yolda 20 dakika yüksek sürat ve devirde kullanılmaması" olduğu, davacının aracı davalının belirttiği aralıklarla otoyolda ve şehirlerarası yolda kullanmadığı, bunun belirlenmesi için bilirkişi incelemesine gerek olmadığı, davacının aracı bu şekilde belirli aralıklarla otoyolda veya şehirlerarası yolda neden kullanamadığını belirttiği, davacının aracını belirli aralıklarla otoyolda veya şehirlerarası yolda 20 dakika yüksek sürat ve devirde kullanamamasının kendi hatasından kaynaklanmadığı, mevzuat ve kurallar gereği büyükşehir belediyesi dışına çıkamamasından kaynaklandığının belirlendiği, davacının kendi elinde olmayan bir durum nedeniyle aracı hatalı kullandığının kabul edilemeyeceği ayrıca hâkimin kendi bilgisi ve tecrübesi ile değerlendirebileceği bir durum için bilirkişi incelemesine başvurmasının usul ekonomisine uygun olmadığı, ortada teknik bir konu olmadığından bilirkişi incelemesine gerek bulunmadığı, arıza ve sebebinin belli olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

11. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili ve ferî müdahil vekili tarafından temyiz edilmiştir.


II. UYUŞMAZLIK

12. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davacı tarafından ayıplı olduğu iddia edilen araca ilişkin olarak bilirkişi tarafından inceleme yapılarak araçta ayıp olup olmadığı varsa kullanım hatasından kaynaklanıp kaynaklanmadığı hususunun belirlenerek karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.


III. GEREKÇE

13. Uyuşmazlık konusu itibari ile öncelikle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (HMK) düzenlenen bilirkişi incelemesi ve mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 194. maddesinde düzenlenen ayıp kavramına ilişkin olarak açıklamalarda bulunmakta fayda vardır.

14. HMK’nın “Bilirkişiye başvurulmasını gerektiren hâller” başlıklı 266/1. maddesi; “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Ancak genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz. Hukuk öğrenimi görmüş kişiler, hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu belgelendirmedikçe, bilirkişi olarak görevlendirilemez.” düzenlemesini içermektedir.

Aynı Kanun’un “Bilirkişi raporuna itiraz” başlıklı 281/2. maddesinde ise; “Mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceği gibi, tayin edeceği duruşmada, sözlü olarak açıklamalarda bulunmasını da kendiliğinden isteyebilir.” hükmüne yer verilmiş ve 282. madde ile de hâkimin bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendireceği belirtilmiştir.

15. Öte yandan 24.11.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu’nun 3/3. maddesi ile “Genel bilgi ve tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.” şeklinde HMK'nin 266/1. maddesine benzer bir düzenleme getirilmiştir.

16. Bununla birlikte çözümü hukuk bilgisi dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektirdiği için bilirkişiye başvurulduğu hâllerde mahkeme, bilirkişi raporunda noksan veya müphem gördüğü hususların tamamlanması veya açıklanması için kendiliğinden veya tarafların itirazı üzerine bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabilecektir. Ancak, mahkemenin bilirkişi raporunu noksan ve müphem bulmadığı (tam ve açık bulduğu), itirazların daha önce incelenmiş veya dava dosyasındaki bilgilerle karşılanması mümkün olduğu hâllerde mahkeme, ek rapor almadan veya yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırmadan bilirkişi raporuna karşı yapılmış olan itirazları kendisi de inceleyebilecektir (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü C. III, İstanbul 2001, s. 2761).

17. Ayıba ilişkin olarak BK’nın 194. maddesi ise:

“Bayi müşteriye karşı mebiin zikir ve vadettiği vasıflarını mütekeffil olduğu gibi maddi veya hukuki bir sebeple kıymetini veya maksut olan menfaatini izale veya ehemmiyetli bir suretle tenkis eden ayıplardan salim bulunmasını da mütekeffildir.

Bayi, bu ayıpların mevcudiyetini bilmese bile onlardan mesuldür” şeklinde düzenlenmiştir.

18. Ayıp; bir malda sözleşme ve yasa hükümlerine göre normal olarak bulunması gereken niteliklerin bulunmaması ya da bulunmaması gereken bozuklukların yer almasıdır. Bu çerçevede ayıp kavramının içeriği belirlenirken öncelikle; sözleşme hükümlerine bakılmalıdır. Sözleşme ele alınırken bakılacak ilk husus, taraflar arasında satılan malın hangi özellikleri içermesi konusunda açık bir anlaşmanın olup olmadığıdır. Üzerinde anlaşma olmayan durumda ise, sözleşmenin yorumundan hareketle tarafların zımnen bu konuda bir anlaşma yapıp yapmadıklarına bakılacaktır. Zımni anlaşmanın dahi olmadığı durumlarda, sözleşmenin tümü dikkate alınacak ve dürüstlük kuralına göre malın taşıması gereken vasıflar belirlenecektir. Bu anlamda ayıp, malın sözleşmeye göre taşıması gereken nitelikleri taşımaması hâli veya bu hususta özel bir hüküm olmasa da, sözleşmenin niteliği ve içeriği dikkate alındığında, malda mevcut olması gereken vasıfların eksikliği şeklinde ortaya çıkacaktır.

19. Satılan maldaki ayıp, açık veya gizli ayıp şeklinde olabilir. Açık ayıplar, ilk bakışta görülebilen veya basit bir muayene ile anlaşılabilen ayıplardır. Buna karşılık gizli ayıplar, ilk bakışta fark edilemeyen, sonradan yapılacak detaylı bir muayene ile anlaşılan ayıplardır. Bu tür ayıplar genelde malın yapısıyla ilgili olan ve kullanılmasıyla anlaşılan ayıplardır.

20. Bu ilke ve açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı, 18.04.2011 tarihinde davalı Hastalya Otomotiv Yatarım ve Pazarlama A.Ş.’den Mercedes Benz marka Sprinter model aracı 79.750TL bedelle satın almış, aracın kullanımı sırasında yağ ikaz lambasının yanması üzerine servis kontrolünde, yağa mazot karışması nedeniyle yağ artışı gerçekleştiği tespit edilmiştir.

21. Mahkemece yapılan yargılamada araçtaki şikâyetin nedeni konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmayıp ihtilaf, davacının araçtan dolayı şikâyetinin gizli ayıp olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

22. Gerek Bilirkişilik Kanunu’nun 3/3. maddesi gerekse HMK’nın 266/1. maddesi uyarınca, hâkimin kendi bilgi ve tecrübesiyle, hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan bir durumda bilirkişi incelemesine başvurulmasına gerek bulunmamaktadır. Zira hukuki konular, anlaşılabilmesi için hâkimin bilemeyeceği özel ve teknik bilgiye ihtiyaç duyulan konular değildir. Bilirkişi, davadaki hukukî meselede değil, maddi meselede görüşüne başvurulan kişidir.

23. Somut olayda da, davalı ve ferî müdahil tarafından araçta meydana gelen arızanın, aracın kullanımından kaynaklandığı, kısa mesafe veya yoğun dur-kalk şeklinde kullanıldığında rejenerasyon işlemi tamamlanmadan kesilebildiği, sık sık kesilen rejenerasyon nedeniyle dizel partikül filtresinin temizleme işleminin tamamlanmadığı, sonuç olarak motor yağına yakıt karışabildiği ve motor yağ seviyesi ikazının yanabileceği, bundan doğan arıza nedeniyle araçtan gereken faydanın tam olarak elde edilemediği, araçta gizli ayıp bulunmadığı belirtilmekle, bilirkişi tarafından inceleme ve değerlendirme yapılmasını gerektiren teknik bir konu bulunmadığından ayrıca bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek bulunmamaktadır.

24. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, HMK’nın 266. maddesi uyarınca çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi incelemesi yapılması gerektiği, davacının tek taraflı olarak yaptırdığı tespit sonucu düzenlenen tespit bilirkişi raporu benimsenerek karar verilmeyeceği, davalının araçtaki arızanın kullanım hatasından kaynaklandığını belirtmesine göre delil tespiti raporuna itibar edilerek karar verilmeyeceği, araçtaki arızanın kullanım hatasından kaynaklanıp kaynaklanmadığının hâkimin genel ve hukuki bilgisi ile çözebileceği konu olmadığı, bu nedenle mahkemece konusunda uzman bilirkişi heyetine inceleme yaptırılarak araçtaki arızanın kullanım hatasından kaynaklanıp kaynaklanmadığı noktasında denetime uygun elverişli rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği, direnme kararının bu değişik gerekçe ile bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerde Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

25. Hâl böyle olunca; yukarıda açıklanan hususlara değinilerek verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, yerindedir.

26. Ne var ki, davanın esasına ilişkin temyiz itirazları Özel Dairece incelenmediğinden, bu yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Direnme kararı yerinde olup davanın esasına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince Hukuk Genel Kurulu kararının taraflara tebliği ile karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,16.02.2021 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.







KARŞI OY


Davacı vekili, müvekkilinin 18.04.2011 tarihinde davalı şirketten Mercedes Benz marka Sprinter model araç satın aldığını, aracın ilk 20.000 km bakımından sonra yağ ikaz lambasının yandığını ve 21.500 km’de uyarı verdiğini, araçtaki yağ sorunu nedeniyle 07.04.2012, 09.07.2012, 11.07.2012 ve 31.07.2012 tarihlerinde servise alındığını, yağ sorununun sürekli tekrar ettiğini, Antalya 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2013/13 iş sayılı dosyası ile araç üzerinde tespit yaptırdıklarını, bilirkişi raporunda aracın ayıplı olduğunun tespit edildiğini ileri sürerek, aracın davalı tarafından geri alınarak araç bedeli olan 79.750,00TL’nin dava tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.

Davalı, araçta meydana gelen arızanın garanti kapsamında tamir edilerek, her defasında sorunsuz bir şekilde davacıya teslim edildiğini, aracın kullanım talimatında belirtilen şekilde kullanılmadığını ve söz konusu arızalara davacının kendisinin sebebiyet verdiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.

Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı ve feri müdahil vekilinin temyiz itirazı üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesince “Davalının arızanın kullanım hatasından kaynaklandığını savunduğu, bu durumda mahkemece konusunda uzman bilirkişi veya bilirkişi heyetine inceleme yaptırılarak araçta ayıp olup olmadığının ve varsa bunun kullanım hatasından kaynaklanıp kaynaklanmadığının tespit ettirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu yönde inceleme yapılmadan eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı gerekçesiyle kararın bozulmasına” karar verilmiş, bozma kararına karşı mahkemece direnilmiştir.

HMK 266. maddesi hükmüne göre, mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün konularda bilirkişiye başvurulamaz.

Açıklanan madde hükmüne göre, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi incelemesi yaptırılması, taraflarca ileri sürülen itirazların da, bilirkişi tarafından değerlendirilmesi gerekir. Davalı tarafından açıkça veya örtülü olarak kabul edilmiş olmadıkça, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda davacı tarafından tek taraflı olarak yaptırılan delil tespiti sonucu düzenlenen tespit bilirkişi raporu benimsenerek hüküm kurulamaz.

Delil tespiti davalının yokluğunda, araç başında bilirkişi marifetiyle tespit yapılmış, tespit bilirkişi raporunda araçta 3 defadan fazla aynı arızanın tekrarlanmasına rağmen giderilmeyen şikâyetlerinin kaynağının gizli ayıp niteliğinde olduğunu belirtmiştir. Davalı yargılamada; araçtaki arızanın kullanım hatasından kaynaklandığını belirttiğine göre, mahkemece delil tespiti raporuna itibar edilerek hüküm verilemez. Çünkü bilirkişi araçtaki arızanın kullanım hatasından kaynaklanıp kaynaklanmadığı konusunda bir inceleme yapılmamış ve raporunda da bu konuda görüş bildirmemiştir. Araçtaki arızanın kullanım hatasından kaynaklanıp kaynaklanmadığı, hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün bir konu değildir. Bu nedenle mahkemece konusunda uzman bir bilirkişi veya bilirkişi kurulundan inceleme yaptırılarak araçtaki arızanın kullanım hatasından kaynaklanıp kaynaklanmadığı konusunda Yargıtay denetimine uygun elverişli bir rapor alınarak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

Bu nedenlerle; yerel mahkemenin direnme kararının bozulması görüşünde olduğumdan, aksi yöndeki çoğunluk görüşüne katılamıyorum.




 

 

 

Dikkat: Yukarıdaki makalenin tüm hakları saklıdır (© Hukuk Makaleleri/ Tüketicinin Tercih Hakkı -2011). Makale veya makalenin herhangi bir kısmını veya Mahkeme Kararlarını, herhangi bir iletişim ortamında (internet, basın veya yerel ortamlar) veya mahkeme dava dosyalarında Av.Yusuf Ayık'tan yazılı izin alınmadan kullanılamaz. Aksi durumlar emeğe saygısızlık ve 5846 sayılı Fikir ve San. Es. Kanunu'na muhalefet anlamına geleceği gibi uğranılan zararlar nedeniyle de herhangi bir sorumluluk kabul edilmez.

Galeri

İlgili makaleye ait galeri bulunmamaktadır.

Video

İlgili makaleye ait video bulunmamaktadır.